
Hindistan;dünyanın
ortasında bir yer.Ruhumda kırılma noktası yaratan renklerin ülkesi.Ne
zaman,nerede aklıma girdi bilmiyorum ama hayat çizgimde vakti geldi ve
ben yola düştüm.Hindistan'da içinizde bir şeyler değişiyor;değişmek
zorunda kalıyor sanki.Giderken ki siz ,dönüşte eskide kalıyor .Uzun uzun
düşünecek o kadar çok şey var ki Hindistan için.Kendinizi toparlayıp da
vakit bulamıyorsunuz gibi.En azından benim için öyle oldu.Siz de bunu
deneyimlemek istiyorsanız yola düşmelisiniz.Ancak yaşayarak göreceğiniz
bazı şeylerden biri de bu işte.
Bu yazıyı yazarken benim Hindistan hikayem nasıl başladı diye
oturup düşündüm biraz.Maziden ,hatıramda kalan kırıntıları yoklayıp
nereden ilgi duyduğumu biraz düşünmeye çalıştım.Vee biraz düşününce de
bazı parçalar buldum.
Hatıramdaki en eski Hint bulgusu annemin yeri geçtikçe bahsettiği
AVARE filmi ,Raj Kapoor ve filmin ünlü müziğidir.Ve tabi ki Yeşilçamın
Sadri Alışık'la taklit ettiği Türk versiyonu "AVARE".
Ve belki de yıllardır Hindistan hayali kurmamda en etkili olan şey
ise 2000 lerin başında Kadıköy'de düzenli olarak gittiğim bir Felsefe
kulübüdür.Her hafta çok severek gittiğim bu kulüpte; bütün bir kış
derslerde Hint destanı BHAGAVAT GİTA'YI incelediğimizi hatırlıyorum.İşte
Hindistan'a gitme arzumun tohumları o zaman atıldı sanırım.Hemen bütün
Hint Destanlarını içeren bir kitap alıp ,zorlanarak okuduğumu
hatırlıyorum.Ramayana,Mahabharata,Harivamşa ve Bhagavat Gita.Bu kulübün
bana hem Hindistan alanında hem de farklı alanlarda birçok katkısı
olduğunu şimdi geriye bakıp düşününce anlıyorum.
Tabi Bhagavat Gita'yla başlayan yolculuğum devam eden yıllarda farklı
alanlara da yayıldı.Yaklaşık on yıllık zaman diliminde kendi Hindistan
yolculuğuma çıkmak için Hindistan ile ilgili bulduğum tüm kitapları
yalayıp yuttum .Hint eşyalarıyla dolu dükkanları dolaştım,evimin
muhtelif her köşesini hint tanrıları , tabloları ,kilimleri ,yastıkları
,objeleri ile doldurdum .Evde tütsüler yakıp ,Hint müziği dinledim
.Hint çayı yapmak,baharatlarını kullanmak.Aklınıza gelebilecek her şeyi
yaptım sanırım .Listem çok uzun.Sanırım tek yapamadığım şey Hint filmi
izlemek .Ona da dayanamıyorum.
Sonunda 4 yıl önce okuyup da ,giderken tekrar okumak üzere kenara
koyduğum Zafer Bozkaya'nın kitabını tekrar elime almaya kadar geçen bir
10 yıllık zaman dilimi yani.Sonuç:
Bhagavat Gita'da Arcuna'nın hikayesiyle başlayıp ,buraya taşıdığım Hindistan hikayem.O zaman anlatmaya başlasam iyi olur.
Hindistan'a İran üzerinden geçtim.10 Gün süren İran gezisinden sonra Sharjah aktarmayla yol beni Hindistan'ın başkenti Delhi'ye sürükledi.Ben de sizlere yol hikayemi kısa kısa anlatmak istiyorum..
Sharjah Havaalanında
transit yolcu salonunda bekliyoruz.Daha İran’dan ayrılalı 5-6 saat
oldu.1-2 saat eşim Ayhan ve İran'daki grubumuzdan Sibel’le beraber
geçirdikten sonra onları İstanbul’a uğurladık.Bizse rehberimiz Zafer
Bozkaya ile birlikte Delhi uçağı için havaalanında daha 1-2 saat daha
beklemek zorundayız.Namaste demeye heyecanlıyım.Bu arada biraz da
sıkıntılıyım.
Ayhan’dan ayrılmak zor oldu sanki.10 gündür İran’da hem güzelce
gezmiş hem de eğlenmiştik. Ayhan’ın farsça konuşmaya
çalışması,İranlılarla kurduğu dialoglar bütün grubun neşesi
olmuştu.Şimdi 15 gün o İstanbul’da ben Hindistan’da yalnız yalnız
takılacaktık.Ama yine de bazı şeyleri deneyimlemek iyi olur diye
düşünüyorum.
Rehberimiz Zafer Bey ve ben önce biraz bilgisayarlarımızla vakit
geçirmeye çalıştık.Daha sonra ilerleyen saatlerde İran ‘dan ayrılırken
tanıştığımız iki İspanyol kızla sohbet ederek kalkış saatimizi beklemeye
başladık.
Kızlar uzun zamandır yoldalarmış. Hatta bizim ülkemizde bile 3,5 ay
kalmışlar.Keşmir’e gitmek istediklerini söyleyince Zafer Bey
gitmemelerini ve oraların tehlikeli olduğunu anlatmaya çalıştı.Kızların
cevabı çok hoşuma gitti.”Bize sizin ülkenizde de Diyarbakır'a sakın
gitmeyin dediler ama biz orada 1.5 ay kaldık “ .Doğru söylüyorlardı ama
işin içinde Hindistan olunca biraz garip oluyor insan.Bana Hindistan
konusunda nasıl hissettiğimi sordular. Ben de heyecanlı olduğumu
söyledim.Hem korku hem merak dedim.İkisi de bana katıldılar.Aynı
duyguları paylaşıyor olmak hoşuma gitti.
Saat 23:20 de Delhi uçağına bindik.Yol 3,5 saat sürüyormuş.Yani yine
sabaha karşı 04:00 gibi iniş yapacağız.Beni heyecandan pek uyku
tutmadı.O yüzden elimdeki kitaplardan Hindistan hakkındaki bazı
bilgileri şöyle bir gözden geçirdim.Sizinle de paylaşsam iyi olur
sanırım.
HİNDİSTAN-HİNDİSTAN-HİNDİSTAN
Son 4 ayımı Hindistan diyerek geçirdim ama son 10 yıldır aklımda
,içimde ,evimde ,her yerde Hindistan var desem yalan olmaz
herhalde.Şimdi kısa kısa bu 4 ay boyunca edindiğim bilgileri size de
aktarmak istiyorum:
Hindistan M.S.5. yy.dan 1858 İngiliz sömürge yönetimi dönemine kadar Moğollar,Babür
ve soyundan gelen kişilerin idare ettiği fakat İngilizlere karşı da
Gandi'yle direnişe geçen; nükleer teknolojiyi yakalamış bir ülke.
Hindistan’ın nüfusu 1 milyar civarındaymış. Bunun yüzde 83’ü Hindu,
yüzde 13’ü Müslüman, yüzde 2-4’ü Sikhler ve diğer unsurlardan
oluşmaktaymış.
Müslüman dünyanın ikinci büyük nüfusa sahip ülkesiymiş.Bu arada
birincisi Endonezya’ymış. Hindistan Cumhurbaşkanı Müslüman, Başbakan
Sikh ve yardımcıları Hindu’ymuş. Böyle bir harmoni oluşturularak
ayrımcılığın önüne geçilmiş.
Hindistan 31 eyaletten oluşmakta ve her eyaletin parlamentosu ayrıymış.
Savunma, dış ticaret ve ekonomik işler merkezi hükümet tarafından
yürütülüyormuş. Eyaletlerin genel valisini parlamento atamaktaymış.
Yabancıların en çok ilgisini çeken Kast sisteminin sıralanışı ise şöyle:
- Din adamları Brahminler
- Askerler ve yöneticilerin bulunduğu Ksatriyalar
- Zanaat erbabı ve tüccarların bulunduğu Vaisyalar
- İşçi ve köylülerin oluşturduğu Shudralar
- Dokunulmazlar
Hindu olmayan Sikh ve Hintli müslümanlar herhangi bir kasta ait olamazlarmış.
Genel olarak tarımla geçiniyor gibi gözükse de son yıllarda
Hindistan Çin'den sonra birçok alanda atağa geçen ülkeler sıralamasında
birinci sırada yer alıyormuş.
İklimi toprak büyüklüğünden dolayı çok farklılıklar
gösteriyormuş.Güney ve kuzey arasında oldukça büyük farklılıklar
bulunmaktaymış.
 |
HİNDULARIN TANRILARINDAN BİRİ GANEŞ |
Din konusuna geldiğimizde ise ülkenin %80 i Hindu inancına
sahipmiş.Bunun dışında Budizm,Müslümanlık,Sikh ve Jain dini de çeşitler
arasında yerini almak-taymış.
Hindistan'da birçok dil kullanılmasına rağmen İngilizceyi her yerde kullana-bilirmişsiniz.
Ben bunları okur,incelerken pilotumuz inişe geçeceğimizi
bildirdi.Heyecanımız dorukta.Bakalım umulan mı ?,bulunan mı ?.....
DELHİ 1. GÜN
Delhi’ye indiğimizde beni Çindeki gibi bir tuhaf kokunun karşılayacağını sanmıştım çünkü bana hep buranın
ağır bir şekilde baharat koktuğunu söylemişlerdi .Ama umduğumu
bulamadım.Üstüne üstlük hava alanı çok düzgün ,modern ve temizdi.
 |
DELHİ'DE PASAPORT KONTROLÜNDEN SONRA BU EL FORMLARI SİZİ KARŞILIYOR |
Pasaport
kontrolünden sonra ülkeye girdiğinize dair bir formu
dolduruyorsunuz.Formda ne kadar kalacağınız,nerede kalacağınız,hangi
vizeyle geldiğinize dair bilgiler var.Bu formu kaybetmezseniz iyi olur
çünkü çıkışta geri istiyorlar.
 |
WELCOME TO INDIA |
Hava
alanından çıktığımızda sabahın körü olmasına rağmen yine bir sıcak hava
dalgası bizi karşıladı.Dışarıda çıkacak yolcuları bekleyen yanık
tenli,alaca bulaca saçlı,kömür gözlü tipleri görünce ürkmedim değil
hani.Gecenin karanlığında size bakan bir sürü karaltı etrafınızda
bulunuyor.Ama aynı zamanda siz de onlara şaşkın mı şaşkın bakıyorsunuz.
Otelimize taksiyle gitmeye karar veriyoruz.Delhi’de pre-paid denen
bir taksi ödeme sistemi var. Havaalanından pre-paid bürosuna gidip,
gideceğiniz yeri söyleyip ,fiş alıyorsunuz. Bu fişle taksi sizi
istediğiniz yere götürüyor. Pre-paid, taksicilerin size fazla fiyat
söyleyip kandırmaması içinmiş.
Biz de pre-paid uygulamasıyla düştük yollara. İlk etapta gerçekten
Delhi insana temiz ve düzgün bir şehir gibi gözüküyor ama içine içine
girdikçe pisliğin de içine dalıyorsunuz.Biz gecenin karanlığında
Delhi’nin karanlık sokaklarında ilerleyerek ana yollardan biraz
uzaklaşarak daha izbe bir bölge olan PAHAR GANJ adlı bölgeye
vardık.Otelimiz Cottage Yes Please'e yaklaştıkça gördüğüm manzaralar
biraz korkuttu beni.Dükkanların ,insanların hali,yerde ölü gibi yatan
köpekler..
 |
PAHAR GANJ'DAN BİR GÖRÜNÜM |
Anlatılamaz,yaşanır
diyorum.Otelde odalara yerleşmemiz fazla uzun sürmedi.Bizi geçici
odalara yerleştirdiler.Ama yerleştiğim oda gerçekten çok berbattı.Ve
pisti.Fakat yorgunluktan hiçbir şeyi umursayacak halim yok.Yine de bu
odaya yerleşerek yorgunluğumu atmaya çalıştım.Saat 05:00 gibi duş alarak
yattım ta ki saat 11:00 ı gösterene kadar kalkıp hemen internete
kavuşmanın özgürlüğünü yaşamak istedim.
Resepsiyona inip şifreyi aldım.Herşeyden para kazanmak isteyen
resepsiyondaki hintli benden para koparmak için günlük 100 rupi ödemem
gerektiğini söyledi.Ben de uğraşmamak için kabul ettim.Bu arada rupinin
Türk parası karşılığını yaklaşık 0,04 ile çarpmanız gerekiyor.
Hemen bir gün önce havaalanında düzenlediğim İran fotoğraflarını
ailemin ve arkadaşlarımın görmesi için facebooka albüm yaparak
attım.Saat 14:00 da ancak dışarı çıkabildim.Artık gerçekten karnım
bayağı acıkmıştı.Rehberimiz Zafer Beyle buluşarak Hindistan’daki ilk
yemeğimizi yemek için dışarı çıktık.
Bu bölge çok sayıda turistin rağbet etmesinin sebebi ise ucuz
otel,pansiyon ve birçok değişik dükkanı barındırması sanırım.Biz tam
ortada ,bir kulede bekleyen polisin olduğu noktaya kadar ilerledik.
Burada polisler bazı yerlerde kulelerin üzerinden etrafı gözetliyor.Amaç
ne nedir ya da ne faydası var pek anlamadım ama anlamak çok da önemli
değil,burası Hindistan ne de olsa.
Tam karşıdaki binanın en üst katına çıktık.Bir
teras cafeydi burası.Merdivenleri çıkarken geçtiğimiz katların
temizliği bana bu cafede ne kadar hijyen yemek yiyebileceğimizi
yeterince anlatmıştı.Ama açlık her şeyin önüne geçiyor.Ayrıca ne kadar
hijyen yoksa da yemeklerin lezzeti bana gayet iyi geliyor.Ağız tadımın
baharata uygun olduğundan diye düşünüyorum.
 |
PARATHA ve MASALA TEA |
En üst kata vardığımızda bizden başka bir turist grubu daha vardı cafede.Hemen siparişimizi verdik.Birer paratha ve masala tea. 15
gün boyunca yiyeceğim bu ikiliyi ilk defa sipariş verirken gerçekten
çok heyecanlıydım.Gezdiğim bir yerin yemeklerini de tatmak,öğrenmek en
büyük ilgi alanlarımdan biri.Az sonra "parathalarımız ve masala tea" miz
geldi.Paratha aslında bizim patatesli gözlememiz,elde açılmış bir
hamurun içinde birazcıcık baharatlı patatesli iç.Masala çayı ise benim
de evde hindistan merakım başladığından beri yaptığım baharatlı bir
çay.İkisini de yiyip de kendinizi yavru bir ejderha gibi hissetmemeniz
imkansız.Zira baharata alışkın değilseniz yiyemeyebilirsiniz de.Fakat
bizim çok hoşumuza gitti ve aynı menüyü bir kere daha tekrarlayarak
karnımızı gerçekten doyurduk.Ve doğruca dolaşmaya çıktık.
Etrafta fotoğraflık o kadar malzeme var ki dayanamayp Hindistan’daki
ilk karelerimi çekiyorum.Yol boyunca yürüyoruz ,ben tabii şaşkın bir
şekilde bakınıyorum etrafıma.O kadar değişik bir ortamdayım ki.
 |
YOLLARDA DİLENENLER İLLA Kİ SİZİ BULACAKTIR |
Köşede
bir Lassi dükkanına rastlıyoruz.Yol kenarında her tarafı açık bir
dükkan.Lassi buranın ayranı.Dükkanın halini ve uçuşan sinekleri görünce
ben içmemeye karar veriyorum Zafer Bey ise her zamanki gibi içiyor.Ben
ise ayrancı çocuğun fotoğrafını çekmekle uğraşıyorum.Burada herkes pek
meraklı fotoğraf çektirmeye.Fotoğraflarını çekiyorsunuz arkasından hemen
fotoğraflarını görmek istiyorlar.
 |
LASSİ DÜKKANI |
Daha
sonra yolun karşısına geçip Yeni Delhi tren istasyonuna geldik.4 gün
trenlerde yol alacağımızı bildiğim için biraz ürkmedim değil hani.Tren
istasyonunun girişi yerlerde insanlarla dolu.Peronlarda öyle.İnsanlar
uluorta yatıp,uzanıyorlar.
 |
NEW DELHİ TREN İSTASYONU |
O
kadar umursamaz bir halleri var ki yani üzerlerinden geçseniz
aldırmayacak haldeler.Şöyle bir istasyona göz atıp çıktık.Grubumuz
ertesi gün geleceği için yapacak pek birşey yok açıkcası oyalanıyoruz.
 |
TREN İSTASYONU VE YERLERDE OTURAN HİNTLİLER |
Tekrar
Pahar Ganj’a dönüp Nirvana Cafe diye bir yere oturduk.İçeri girerken
cafedeki kızın hint kınası yaptığını görmüştüm.Hindistan’a gelip de hint
kınası yaptırmazsak olmaz diyerek bir hint kınası da ben yaptırdım.
 |
HİNT KINASI OLMADAN OLMAZ |
Kız
doğaçlama birşey yaptı.Açıkçası desenin benim için de pek önemi
olmadığından ;desen üzerinde pek durmadım.Bana kınayı 50 rupiye
yaptı.Ama benden önce ve benden sonraki turistlere 200 rupiye
yaptı.Zafer Bey’in hintçe bilmesi ve üstün pazarlık yeteneği sayesinde
biz de kazıklanmamış olduk.Nirvana Cafe’de epeyi bir oyalandıktan sonra
çıktık.
 |
İŞTE KINAMIN BİTMİŞ HALİ |
Hindistan'a
giderken aldığımız dolarları bir yerlerden rupiye çevirmemiz
gerekiyordu.Birkaç yere sorduktan sonra uygun bir yer bulup paramızı
bozdurduk.Ama genel olarak bir kazıklanıp,enayi yerine konma hissi
içindeyiz.Çünkü Hintliler davranışlarıyla bize bunu çok iyi
hissettiriyorlar.Hatta para bozdurduğumuz adam tam film karelerinden
çıkmış bir üçkağıtçı gibiydi.
Bir
Hint telefon kartına kontör yüklettim.Ama burada da yine ne yapabiliriz
de sizi kazıklayabiliriz imajını hissettim.Devamlı bunu hissedince de
tedirgin oluyorsunuz.
1-2 alışveriş yaptıktan sonra saat 19:00 da buluşmak üzere Zafer
Bey’le anlaşıp ayrıldık.Otele döner dönmez hemen sevdiklerimle çektiğim
fotoğrafları paylaşmak için biraz internette oyalandım.Bu arada Delhi'de
internet konusunda sıkıntı çekmezsiniz.Hatta okuduğum kitaplardan
birinde seyyar satıcılarda bile internet bağlantısı bulabilirsiniz diye
yazıyordu.Ama ben o kadar da değil diyorum.
İlk günün tozunu,toprağını atabilmek için duş alıp dinlendim.Zaten bu
memlekette sabah akşam duş almak zorundasınız.O kadar nemli bir hava
var ki,siz daha duş alıp odanızdan çıkmadan su gibi oluyorsunuz.O yüzden
ben vücut sıcaklığımı bir nebze olsun düşürebilmek için saçlarımı bugün
aldığım renkli eşarplarla her zaman topladım.Saçlarımın toplu olması
beni bayağı rahatlattı.
Tekrar lobiye indiğimde Zafer Bey’de bilgisayarla
uğraşıyordu.Birlikte metroyla şehrin eski Delhi denilen bölümüne
gittik.Orada gerçekten lüks ve güzel bir restorana girdik.Biraz
şaşırmadım desem yalan olur.Garsonlar,ortam ,ortamdaki insanlar hepsi
bütün gün gördüklerimden biraz farklıydı.Çorba,sebze yemekleri ve
biryani pilav söyledik.
 |
SEBZELERLE BEZENMİŞ HİNT MUTFAĞI |
 |
HİNDİSTAN'IN ÜNLÜ MERCİMEK ÇORBASI |
 |
İŞTE BENİM TABAĞIM: BİRYANİ PİLAV VE KARIŞIK IZGARA SEBZE |
Hepsi gerçekten çok güzeldi.Leziz ve temiz yemekler de yenebiliyormuş
bu şehirde.Hintliler yemeği elle yedikleri için yemekten sonra içinde
limon parçaları olan sıcak su getiriyorlar ki ellerinizi
temizleyebilesiniz.
 |
EL TEMİZLİĞİ ÖNEMLİ |
Biz
de çatal kaşık kullanmamıza rağmen racona uyup kullandık sıcak
suyu.Hindistan’da ilk günün sonu geldi bile.Otele dönüş ve iyi bir
dinlenme zamanı.
DELHİ 2. GÜN
Sıkıntılı
ve uykusuz bir gece geçirdim.Gruptaki diğer arkadaşlar gece 04:00 gibi
gelecekleri için sabah erkenden kalkmadım.Çünkü onlar da gelip
dinlenecekler saat 11:00 gibi kahvaltı için Nirvana Cafe’de
buluşacaktık.Duş alıp,biraz odamı topladım.
Artık gruptan biriyle kalacaktım .Ama oda hem fiziki olarak hem de hava
açısından o kadar berbat ki duş alsanız da anında su içinde
kalıyorsunuz.Bir gün önce alışveriş yaptığım zaman kendime her
kıyafetime göre bandana tarzı birşeyler ve BİNDİ almıştım.Bindi
Hinduların alınlarına taktıkları bir takı.İstediğiniz renk ve formda
kullanmanız mümkün.Ama genel olarak kırmızı çokça tercih ediliyor.Onları
da takınarak hazırlandım.Bilgisayarımda maillerimi ve face’i kontrol
ettiğimde yaptığım albümlerin bayağı ilgi topladığını gördüm.Gördüğüm
yeni yerleri ve ilginç şeyleri tanıdıklarıma anlatmak,göstermeye
çalışmak gerçekten hoşuma gidiyor.
Ve işte Delhi sokaklarına yalnız çıkmanın keyfini çıkartayım derken
saniye de bir yanımda biten yanık tenliler beni bir türlü yalnız
bırakmıyorlar.Biraz sıkılıyor,biraz ürküyorum.Bırakın beni yalnız gezmek
istiyorum diye bağırmak geliyor içimden.Ne dediklerini anlamıyormuş
gibi yapıyorum; anlamıyorlar.Bu şekilde cafeye kadar gidiyoruz.Cefe de
oturup grubu bekliyorum.Ama yarım saat gecikiyorlar.Bu arada ben de
cafede geleceklere yer tutmaya çalışıyorum ama 8 kişiye minicik bir
cafede yer tutmak biraz güç oluyor.
Menümüz yine aynı paratha ve çay.Ben hep masala çayını tercih
ediyorum.Sütlü olması hem bana iyi geliyor gibi.Ayrıca buranın sütleri
de gerçekten süt tadını alıyorsunuz.Uzatmayalım öyle böyle yeni grup
üyelerimiz geldi ve tanıştık.Artık rehberimiz Zafer Bey dahil toplam 8
kişiyiz.Kahvaltıda az da olsa birbirimizi en azından ismen tanımaya
çalıştık.
Bir saate yakın yedik,içtik derken kendimizi sokağa atıyoruz atmasına
da; ilk musonumuz da pıtı pıtı kendini göstermeye başlıyor.Hemen bir
seyyar satıcıdan birer şemsiye alıyoruz.Ve yola koyuluyoruz.Önce metroya
sonra da rikşaya bineceğiz ve Red Fort’a gideceğiz.Ama daha metrodan
çıkmadan gerçek musona yakalanmıştık bile.Metro çıkışını bir insan seli
kapamış .Yoğun uğraşmalarla çıkışa ilerleyebildik .İnsan selini
aşmak çok bunaltıcı.Bir yandan kalabalıktan kurtulmaya çalışırken bir
yandan da çantamdan birşeyler gider mi diye düşünmek insanı hem
bunaltıyor hem de yoruyor.
 |
ISLANMAMAK İÇİN METRO AĞZINDA BİRİKEN HİNTLİLER |
Sonunda
metrodan çıkıp da rikşaya bininceye kadar zaten su olduk.O yağmurda diz
seviyesindeki suda bisikleti süren adama acıdım doğrusu.
 |
MUSONDA HİNDİSTAN SOKAKLARI |
Rikşacıların
hepsi kara kuru ,bir deri bir kemik.Bütün gün bisikletle insan taşıyıp
akşam 23:00 civarı erkenden yol kenarında yatıyorlar.Gerçekten
yaşadıkları yerler uzakta olduğu için yol kenarlarında geceliyorlar.
 |
BİZİ TAŞIYAN ZAVALLI RİKŞACININ MUSON YAĞMURU ESNASINDA HALİ |
Neyse biz öyle böyle adama üzüle,büküle Red Fort’a geldik ama bu sefer
de yağmur sebebiyle polis bizi içeri almıyor.Biz de arsızız ya birer
ikişer içeri sıvışıyoruz,polis de bizi görmemezlikten geliyor.Geniş
giriş bahçesinde yağmurun biraz dinmesini bekliyoruz.Girişte yoğun bir
kuyruk var zaten.Zafer Bey biraz Red Fort’dan bahsediyor.Dinliyoruz.
 |
RED FORT'UN DIŞARIDAN GÖRÜNÜMÜ |
Red Fort hint dilinde kırmızı kale anlamına geliyormuş.1648 yılında
moğol imparatoru Şah Cihan tarafından yapılmış.Bu kaleyi kendi yapmasına
ve şehrin kendi ismini taşımasına rağmen Şah Cihan başkent için Agra’yı
tercih etmiş.Kalenin yapıldığı zaman Moğol İmparatorluğunun en güçlü
olduğu zamanlarmış.İmparator filin üzerinde bütün Delhi sokaklarını
gezermiş.Eski bir yönetim merkezi olmasının dışında Gandi’nin
İngilizlerden bağımsızlığı bu kalede 1947’de ilan etmesi ile de ayrı bir
önem kazanmış.
 |
RED FORT'A GİRİŞ KUYRUĞU |
Biz
bu görkemli kalenin hikayesinin dinlerken giriş kapısının önündeki
kuyruk ilerlemeye başlamıştı.Hemen biz de kuyruktaki yerimizi
aldık.Hindistan’da metroda dahil bir çok giriş kapısında kadın ve
erkekler farklı kontrol noktalarından geçerek ilerliyorlar.
 |
RED FORT'UN LAHOR KAPISI |
Kontrol
noktamızdan geçtikten sonra Red Fort’un ana giriş kapısı Lahor
Kapısından geçtik.Burayı geçince sağlı,sollu iki yanı dükkan olan küçük
bir pazarı geçiyorsunuz.İncik ,boncuk aklınıza gelecek her şeyi
bulabileceğiniz bir yer.Fazla oyalanmadan ilerliyoruz.Bir giriş daha
geçtikten sonra karşımıza geniş bahçelerin içinde farklı bir mekan
çıkıyor.
 |
RED FORT'UN GÜZEL BAHÇELERİ |
Tam fotoğraflık bir yer.Kalenin arka tarafından Yamuna Nehri
akıyormuş.Yamuna Nehri Ganj’ın bir kolu bu arada belirtsek iyi
olur.Büyük bir alana kurulmuş bir saray fakat pek korunduğunu
söyleyemeyeceğim.Biz gezimizi sürdürürken bir sürü Hintli çocuk da
bizimle beraber geziyordu.Çocuklarla bol bol fotoğraf çektirmeyi ihmal
etmedik.
 |
RED FORT'TA ÇOCUKLARLA |
 |
RED FORT'TAKİ ÇOCUKLARDAN BİRİ |
 |
ÇOCUKLAR-ÇOCUKLAR-ÇOCUKLAR |
Kalenin
içine girdiğinizde giriş tarafında İngilizlerin yaptırdığı yüksek
yüksek binalar gözünüzü gerçekten yoruyor.Ve bunların burada ne işi var
diyorsunuz kendi kendinize.
 |
RED FORT VE ARKA SIRADA İNGİLİZLERİN YAPTIRDIĞI YÜKSEK BİNALAR |
 |
RED FORT'TA DİNLENEN BİR ÇİFT |
Kalenin içindeki silah müzesini de gezip ilk hırsızlık vakamızı da
atlatıp çıkıyoruz.Kadının biri arkadaşlardan birinin çantasının
fermuarını açıp ; ben yapmadım der gibi ellerini havaya kaldırdı.Hepimiz
çantalara daha bir dikkat etmeye başladık.Ve bu kırmızı kaleye veda
edip çıktık
Amacımız bir Jain Tapınağına gitmekti.Ama gideceğimiz tapınak kapalı
olduğu için rikşacılar bizi başka bir tapınağa götürmeyi önerdi.Düştük
yola bir metal çöplüğü halinde sağda moto rikşa solda bisiklet
rikşa,motosiklet,el arabaları derken yürüsek daha hızla
ilerleyebileceğimiz ama bir o kadar da kalabalıktan boğulacağımız bir
sokağa girdik.
 |
RİKŞACIMIZ BİZİ ZAR ZOR JAİN TAPINAĞINA GÖTÜRÜYOR |
Diyelim ki bizim Tahtakale gibi bir yer ama Tahtakale bu sokağın
yanında püri pak kalır.Sonunda binbir bağırış ,itişme ,kakışmayla
tapınağa vardık.İnsanın aklına tapınak deyince temiz ,huzur dolu bir yer
geliyor ama bu düşündüklerimizi Hindistan’da bulmak biraz zor
tabii.Daracık bir sokakta sağlı sollu virane evler var.
Tapınak da tam karşımızda.İçeri girince ayakkabılarınızı ,fotoğraf
makinelerinizi teslim ediyorsunuz.Ve işte ilk Jain tapınağımıza
giriyoruz.Jainizmden biraz bahsedelim isterseniz:
Jain dinine aslında Budizmin .çağdaşı diyebiliriz.M.Ö.500 lü yıllarda
Mahavira adında bir ermiş tarafından kurulmuş.Jainler evrenin sonsuz
olduğuna ve bir tanrı tarafından yaratılmadığına
inanıyorlar.Reenkarnasyon ve Moksha'ya ulaşma yönünden Budizmle aynı
paralelde gibidir.Kurtuluşa ermek için AHİMSA (acı vermemek) prensibine
çok önem verirler.Hiçbir canlıya zarar vermemeye çalışırlar.Nefes
alırken bile maskeyle dolaşırlar ve katı vejeteryanlardır.Bir yere
oturmadan herhangi bir canlıyı öldürmemek için yanlarında taşıdıkları
süpürgeyle oturacakları yeri süpürürler.Jainler Shvetambara ve Digambara
olarak iki büyük mezhebe ayrılmışlar.Digambara mezhebindekiler daha
katı ve gök elbisesi anlamına gelen isimlerinin hakkını vererek çıplak
gezerlermiş.Bu uygulamayı günümüzde de sürdüren jainler manastır ve
tapınaklardan pek dışarı çıkmazmış.
 |
ÇIPLAK GEZEN JAİNLER |
Bize
tapınağı gezdiren rahip kendisinin de belli zamanlarda çıplak
gezdiğinden bahsetti.Bize kısaca tapınağın içindeki şeyleri
anlattı.Güzel taşlarla süslenmiş duvarların fotoğrafını çekmek
istediğimde ısrarla hayır demesine rağmen üst katlara çıkınca fotoğraf
çekmemize izin verip sonra da para istemesi bizi biraz kızdırdı.
 |
TAPINAĞIN İÇİNDE RAHİBE 50 RUPİ VEREREK ÇEKEBİLDİĞİMİZ FOTOĞRAF |
Burada
herşeyin bir para karşılığı var anlaşılan.İnanç minanç hak
getire.Söylene söylene tapınaktan çıktık.Zira dış dünya daha güzel.Din
uygulayıcıların saçma sapan davranışlarını gördükçe dine karşı aşırı
derecede antipatik olduğumu hissediyorum.
 |
JAİN TAPINAĞI SOKAĞINDA BİR SOKAK ÜTÜCÜSÜ |
Dışarı çıktığımızda bir sokak ütücüsüyle karşılaştık.Kendi halinde bu virane sokakta ütü yapan bir güzel.
Biraz oyalandıktan sonra tekrar o hengame sokağa rikşacılarla
daldık dalmasına ama ilerleyebilene aşk olsun.Kimse kimseye yol
vermiyor.Herkes önce ben deyince bir an olduğumuz yerde kala kaldık.İşte
o an ben de motorlu bir Hintli Kadını fotoğrafladım.Aslında fotoğraf
çekmemi istemese de bana hafif bir tebessüm etmeyi ihmal etmedi.
 |
SIKIŞMIŞ SOKAKTA BEN DE VARIM DİYOR |
Kalabalıktan sıyrılıp doğru Cuma Camisine yöneliyoruz.Cuma Camisine ilk
bizim rikşacımız varıyor.Rikşacımız da fırsattan istifade edip biraz
daha rupi koparmak için fotoğrafımızı çekmek istiyor.Kabul ediyoruz ama
ne yalan söyleyeyim makinemi alır gider diye de korkmuyor değilim.
 |
HİNDİSTAN'DA MUTLAKA BİNECEĞİNİZ BİSİKLET RİKŞALAR |
Cuma camisi Hindistan’ın en büyük camisi ve Şah Cihan’ın mimarlık
alanındaki en büyük eserlerinden biriymiş.İçeri girerken bir fotoğraf
makinesine izin veriyorlar.
 |
CUMA CAMİ'NİN GİRİŞİ |
O da benimki oluyor.Boynumuzdaki eşarplarla kapanıyoruz.Ama yine de içeri bin bir zorlukla giriyoruz.
 |
CUMA CAMİ'NİN İÇİ |
 |
CUMA CAMİNDE MÜSLÜMAN BİR KADIN |
 |
CUMA CAMİNDE BAŞKA BİR MÜSLÜMAN KADIN |
Fotoğraf
çekiyoruz ,daha bismillah demeden görevli tarafından kovuluyoruz.Sebep
Müslüman olmamamızmış.Benim alnımdaki bindiden Hindu olduğumu sanan
görevli bizi dışarı kovuyor.Gerçekten çok da umursamıyorum.Alıştım artık
Müslüman saçmalıklarına .Görevli grubumuzun ve diğer yabancıların
tepkisini topluyor.Bizimle birlikte diğer yabancıları da kovuyor çünkü.
 |
KOKONATLI MASALA DOSAI |
 |
SADE MASALA DOSAI |
Tüm gün dolaşmanın;musona yakalanmanın acısını MASALA DOSAİ’den
çıkartıyoruz.Çok değişik bir sunumla yemeğimiz geliyor.Değişik değişik
söyleyip farklı tatları tatmaya çalışıyoruz.
 |
BİR ÇEŞİT HİNT HELVASI |
Sonra da tatlılarından birer adet deneyip yine yürüyüşe başlıyoruz.Hem
yürüye hem gezerekten ilerliyoruz.Buraya gelmişken gruptan bir
arkadaşla birer OM almak istiyoruz.Aradığımızı da bir dükkanda
buluyoruz.
 |
OM-HİNTLİLERİN EN ÜNLÜ MANTRASI--ARTIK BENİM DUVARIMI DA SÜSLÜYOR |
OM Hinduizmin en tanınmış sembolü ve en kutsal
mantrası.Yaradılış,gelişim ve ölüm çarkını temsil ediyor.Nokta şekli
kozmik bilinci,ay şekli bireyin zihnini,ucu açık halka ise yaradılış
sürecini gösteriyor.Budistler bu mantrayı sürekli tekrarlayarak
konsantrasyonlarını artırıyorlarmış.Gezimiz boyunca biz bile çok kereler
bu mantrayı tekrarladık.
İlk gün alışverişini de yaptık,rahatladık.Delilik bu aslında her
gördüğünü al.Neyse insan bir daha göremem,gelemem diyerek saldırıyor her
şeye.Allahtan burada herşey ucuz da pek zararı dokunmuyor.
Günün son etkinliği bir müzik yani sitar dinletisine katılmak
oldu.İnsanı dinlendiren bir müzikti ama gruptan sıkılanlar olunca
hepimiz kalkmak zorunda kaldık.
 |
SİTAR DİNLETİSİ |
Yürüye yürüye metroya kadar geldik.Sanırım son metroyu yakaladık.Ve
Yeni Delhi durağında inerek sokaklarda yatan sağlı sollu rikşacıların
arasından geçerek otelimize vardık.Artık odada 2 kişi kalacağımız için
odamızı da değiştirdik.Oda arkadaşımın ismi Gülcan’la 15 gün boyunca
aynı odada kalacağız.Duşlarımız alıp yattıktan sonra arkadaşımla ilk
günün kritiğini yapmayı ihmal etmedik.Son güne kadar da bu seremoni
olduğu gibi devam etti..
DELHİ 3. GÜN:
Bugün
Delhi’de son günümüz sabah erkenden otelin karşısındaki cafede
kahvaltımızı yaptıktan sonra Yeni Delhi metro istasyonuna doğru yola
düştük.Metroya girmeden birkaç gündür önünden geçtiğimiz bir Ashram'a
uğradık.Ashram'dan içeri girdiğinizde içerisi ile dışarısı arasındaki
sükunet ve temizlik farkını mutlaka göreceksiniz.
 |
ASHRAMDA DUA EDENLER |
İçeride şarkı söyleyen geleceğin öğretmenleri öğrencilerle ve dua edenlerle karşılaştık.
 |
ASHRAM'DA ŞARKI SÖYLEYEN ÖĞRENCİLER |
Sonra da New Delhi'ye doğru yola koyuluyoruz.Kaç
gündür Old Delhi’de dolaşıp duruyoruz.Old Delhi Babür Türklerinden
kalan kısım.Biz ise bugün Yeni Delhi’nin altını üstüne getirmek
istiyoruz..Yeni Delhi İngilizlerin sömürge döneminde oluşturdukları
şehir. 1911’de
başkent Kalküta’dan Delhi’ye taşınınca ve İngiliz Kralı Delhi’de taç
giyerek kendisini Hindistan’ın kralı ilan edince Kralın Hindistan’a
gelişi şerefine başkent Kalkuta’dan Delhi’ye taşınmış.Bu yüzden Yeni
Delhi İngiliz, Hint ve Roma mimarisi karışımı bir tarzda oluşturulmuştur
Metrodan Indıa Gate yakınlarında inerek Gate’in olduğu yol hizasına kadar yürüdük.Bu yola Raj Path deniyormuş.
 |
RAJ PATH'DA BİR TEMİZLİKÇİ KADIN DİNLENİRKEN |
Hava o kadar puslu ki fotoğraf çektim ama bu görüntüler hiçbir işe
yaramaz diye düşünüyordum ama işe yarar fotoğraflarda çıkmış.
 |
PARLAMENTO BİNASI VE ÖNÜNDEKİ YOL |
Parlamento binasının olduğu taraftan Gate’in olduğu yere kadar kocaman bir çimenlik alan var.Biz de o alanı yürüyerek geçtik.
 |
INDIA GATE 'E GİDERKEN BİR SEYYAR SATICI |
 |
INDIA GATE 'E DOĞRU GİDERKEN LİSE ÖĞRENCİLERİ |
Çimenliğin bittiği yerde Indıa Gate karşınızda dikiliyor olacak.42 mt
yüksekliğindeki bu kapı taştan yapılmış ve zaferi sembolüze
ediyormuş.1.Dünya Savaşı'nda ve 1919 yılında Afganistan çatışmalarında
ölen 90 bin Hint askerinin isimleri bu anıtın üstüne tek tek kazınmış.
 |
INDIA GATE |
Biraz fotoğraf çekiminden sonra rikşalara binerek Hümayun’un
Türbesi’ne doğru yola çıktık.Yol üzerinde bu sefer farklı bir tapınağa
uğradık.Tapınak oldukça gösterişli ve temizdi.
 |
TAPINAK GİRİŞİ |
 |
TAPINAĞIN KORUYUCULARI |
 |
ALABİLDİĞİNE SANSKRİTÇE |
 |
TAPINAĞIN İÇİNDEN BİR GÖRÜNÜM |
 |
DUA ETMEK İÇİN ÇOK YER VAR |
Yeni Delhi’de
ilk durağımız Babür Türk İmparatorluğu II. Şahı Hümayun’un türbesi
oldu. Türbenin sağında Lödi asıllı İsa Han’ın anıt mezarı ve camisini
ziyaret ettik. Camide ve anıt mezarda tamir çalışması mevcuttu.
 |
HÜMAYUN'UN TÜRBESİNE DOĞRU |
 |
İLK KAPIDAN SONRA TÜRBENİN İÇİNE DOĞRU |
 |
RESTORASYON İÇİN ÖNLERİNDEKİ KAPLA KAFALARINDA KUM TAŞIYAN İŞÇİ KADINLAR |
Oradan
Hümayun Şah’ın anıt mezarına geçtik. Burada da çok güzel bir çevre
düzenlemesi var. Anıtın görkemi ve mimarisinin çekiciliği ile ters
orantıda sade bir mezar taşı olduğunu görüyoruz.Ayrıca Hümayun Türbesi’nin UNESCO’nun dünya mirası listesinde olduğunu da öğreniyoruz.
 |
HÜMAYUN'UN GÖRKEMLİ TÜRBESİ ÖNÜNDE BİR ÇİFT |
Türbe’de biraz oturup güzel bahçesinde çalışan işçi kadınları izliyoruz.
 |
İŞÇİ KADINLAR HER YERDE |
Ve bu kırmızı , yeşil renklerin hakim olduğu koca kompleksden ayrılıyoruz .Rikşalarımızla
Delhi keşfine devam ediyoruz .Hedefimiz Kutub Minaresi (Qutap Minar)
.Fakat yolda ilerlerken bir çok evsizle karşılaşıyoruz.İçimiz
acıyor.Nasıl bir memleket burası ,insan bir anlam veremiyor.Hem dünyanın
sayılı zenginlerini barındırıyor hem de bu kadar çok evsizi.
 |
DELHİ SOKAKLARINDA EVSİZLER |
 |
DELHİ SOKAKLARINDA EVSİZLER |
Yeni Delhi’nin 15 km güneyinde olan bu mekanın mimari özellikleri
Hindistan'ın müslüman egemen olduğu zamanlardanmış.İlk Afgan örneklerden
biriymiş.Müslümanların Delhi’deki son Hindu kralı yenmesi şerefine 1193
yılında yapılmış.Yüksekliği 73 mt,taban çapı15,tepe çapı ise 2,5 mt
imiş.Minare aslında 5 katlı imiş.Her katı belirlemek için balkonlar
yapılmış.Aynı bahçede Kuvvet-ül İslam Camisi bulunuyor.Onu da gezmeyi
ihmal etmedik.
 |
İŞTE KUTUP MİNARE |
 |
KUTUP MİNAREDE HATIRA FOTOĞRAFI |
Bu cami Hindistan’da yapılan ilk camiymiş.Cami yıllar içinde bir sürü
eklemeler yapılsa da ilk yapı bir Hindu tapınağının üstüne yapılmış.Cami
mimari olarak Hindu ve Jain özellikleri gösteriyormuş.Bu arada camiyi
birçok kişi ziyaret ediyor.Bunların içinde öğrencilerde mevcut.Bir grup
öğrenciyi grup fotoğrafı çektirirken yakaladım.Ben de bir kareye ortak
oldum.
Günün yarısını geçirmiştik.Yağmur ha yağdı ha yağacak
gözüküyor.Şemsiyelerimiz tetikte geziyoruz.Şimdi yine rikşalarımıza
atlayıp metroya gidiyoruz.Metroyla Delhi’nin biraz daha lüks bir semtine
gidiyoruz.Orada bir yerlerde yemek yiyip gezmeye devam edeceğiz.
Yemeğimizi McDonalds da yiyoruz.Kendi ülkemizde kapısından bile
girmediğimiz bazı markalar yurt dışında kurtarıcımız oluyor ya bazen bu
durum bana çok komik geliyor.Yalnız Big Mc yemek istememe rağmen kırmızı
et olmadığı için mecburen tavuklu yiyoruz.Burası Hindistan unutmamak
lazım .Burada kırmızı et yenilmiyor .Yemeğimizi yiyor ve biraz da
dinleniyoruz.Sonra yürüye yürüye Lotus Tapınağına doğru gidiyoruz.
 |
YÜRÜRKEN KARŞILAŞTIĞIMIZ BİR SEYYAR SATICI |
Yürürken çok uzaklardan bile gözüküyor.O kadar büyük bir tapınak ki.Kısaca size anlatmak isterim:
Hindistan’daki Lotus Tapınağı ya da Bahai Tapınağı dünyanın 7 farklı
tapınağından biridir.Bu tapınaklar bulundukları yörenin mimari
özellikleri ile yapılmaktaymış.Bu yüzden Delhi’deki tapınak Lotus çiçeği
biçiminde yapılmış.Yüksekliği 70 mt olan tapınağın tamamı mermerden
yapılmış.Tapınağın etrafındaki 9 tane havuz doğal bir klima etkisi
yapması için yapılmış.Tapınağın içinde konuşmak kesinlikle yasak.Bunun
dışında istediğiniz ibadeti sessiz olmak şartıyla yapabiliyorsunuz.
 |
LOTUS TAPINAĞI ELLERİMDE |
Biz tapınağa giden uzun yolda önce grup olarak ayakkabılarımızı teslim
ettik.Sonra ikili gruplar halinde sıraya sokulduk ve içerideki grubun
duası bitince içeri alındık.
 |
LOTUS TAPINAĞINA DOĞRU ADIM ADIM |
İçerisi gerçekten insana huzur veriyor.Bunun temel sebebi içerideki
sessizlik ve tapınağın içinde tavanda uçan kuşların sesleri gibi geldi
bana.Burada ibadet saatlerinde Hz.Bahaullah’ın ilk sözleri ,felsefesi ve
kutsal metinleri okunurmuş. Biz de biraz oturup dua ettik.Dikkat
çekecek noktalardan biri de görevlilerin çoğunun yabancı kız ve
erkeklerden oluşmasıydı.Bu dini kabul etmiş yabancılar Delhi’de çok
kibar bir şekilde tapınakta çalışıyorlar.
 |
LOTUS TAPINAĞI 'NIN MUHTEŞEM TAVANI |
Zira yasak olmasına rağmen fotoğraf çektiğim halde beni çok kibar bir
şekilde uyardılar.Bahai dini hakkında bilgi almak istiyorsanız tapınağın
dışında bir merkez var.Burada türkçede dahil bütün dinlerde bilgi
alabiliyorsunuz.
Tapınaktan huzur dolu bir şekilde ayrıldığımızı itiraf
edebilirim.Sessizlik,kaba olmayan davranışlar,gülen yüzlü insanlar bence
huzur için yeterli.Ama buradan sonra gittiğimiz Sari satan dükkanda
bütün huzurumuz kaçtı.O ,bu ,şu derken hem saatlerimiz geçti hem de
başımız gerçekten ağrıdı.İçimizden bazıları sari aldı.Bazıları Hintli
kadınların giydiği kurtiden aldı.
AGRA 1.GÜN:
Sabah
05:00 de kalkış 06:00 da buluşarak 3 adet rikşayla tren istasyonuna
gidiyoruz.Delhi’deki 4. sabahımda Delhi’den ayrılıyoruz.Tren istasyonuna
geldiğimizde hamallar neredeyse üstümüze atlıyorlar ama rehberimizin ne
bize ne de hamallara aldırdığı var.”Ölene kadar taşıyın “ diyor.Hamal
fiyatları gerçekten çok ucuz.Örneğin adam başı bir hamala 50 rupi
verdiğimizi hatırlıyorum.Bu yaklaşık 2 Tl,yani çok komik bir fiyat.Neyse
peronumuza vardığımızda trenimizin orada olduğunu görüyoruz.Bu tren
diğer bineceğimiz trenlere göre biraz daha konforlu,ekspres ayarında bir
trenmiş.Zaten 2 saatlik yolculuğumuz var.Bu iki saatlik yolculuğumuz
esnasında ben de fotoğraflarımı düzenleyeceğim.Bu arada trenlerde hırsız
var diye korkutuluyoruz.Biraz panik olmuyor değilim.Çünkü her türlü
elektronik eşyam yanımda.
 |
ODA ARKADAŞIM GÜLCAN'LA AGRA'YA DOĞRU TRENDEYİZ |
Bir süre sonra tren kalkıyor.Allahtan masa olan bir yere denk geliyor
koltuk numaralarımız.Trenlerde priz de olunca keyfime diyecek
yok.Fotoğraflarımı istediğim gibi düzenlemeye çalışıyorum.Fakat etrafa
bakmayı da ihmal etmiyorum.Bir de ne göreyim;”O da ne? “ diyerek
kalıyorum.Sol tarafta camdan dışarı baktığımda boş arazi de bir sürü
tuvaletini yapan yani hem tuvalet yapıp hem de sohbet eden insanlar
görüyorum.Çok fazla şaşırmıyorum.Çünkü burası Hindistan.Meğer buradaki
insanların alışkanlıkları imiş,ellerine bir pet şişe su tarlalara yayıl
işini gör.Hatta demiryolu raylarının üzerinde bile bir sürü insan
vardı.Aslında temel sebebi doğru düzgün bir evlerinin olmaması.Evlerinde
ne tuvalet ne de mutfak sistemi var.O yüzden tuvalet ve yemek işlerini
dışarıda hallediyorlar.Daha neler göreceğiz bakalım .
Trendeki bir uygulama çok hoşuma gitti.Tren kalktıktan bir süre sonra her yolcuya bir termos sıcak su geldi.
 |
EXPRESS TRENİN İKRAMI |
Ardından bir tepsi.Tepside çayın,kahven,bisküviler geliyor.Biraz sonra
da omlet ya da hintlilerin sabah ,öğlen her zaman yedikleri patates
köftesi geldi.Biz tercih yapacağımızı anlamadığımız için patates köftesi
alıp ,oturduk.Ama uygulama hoşumuza gitti.
Bugün hava yağmurlu ve biz Tac Mahal’i görmeye gidiyoruz.Çok şanslıyız
anlayacağınız.Agra’ya indiğimizde yağmur daha da bir bastırdı.Bizi
Agra’da bütün gün taşıyacak bir arabacı istasyonda karşıladı.Fakat bu
yağmurda çantaları arabanın üstüne koymaya başlayınca açıkcası kaprisli
müşteri moduna girdim.Yani bilgisayar dahil ,her türlü elektronik
eşyamız bavuldayken ;bavulunuz da muson olan bir ülkede arabanın üstüne
konulursa gireceğiniz başka bir mod olduğunu düşünmüyorum.Hemen bavullar
tekrar indirilip istasyondaki emanete konuldu.Heeh şöyle ,her işin bir
çözümü vardır.Yeter ki çözmek isteyelim.İlk durağımız Tac Mahal ve biz
yağmurun altındayız.Hemen bir fikir ileri sürdüm.Madem bütün gün
buradayız neden gezeceğimiz yerlerin sırasını değiştirmiyoruz.Tac
Mahal’i sona atarsak belki yağmur dinmiş olur dedim.Grup olarak kabul
gördü.Ve yola düştük.İlk hedefimiz.Fetihpur Sikri.
 |
FETİHPUR SİKRİ |
Geziye başlamadan hem Agra’dan hem de Fetihpur Sikri’nden bahsedeyim biraz.
Agra
1501 yılında Sikandar Lodi Krallığının baş şehri olmuş bir süre sonra
da Moğolların eline geçmiş.Babür ve Hümayun zamanında erken moğol
mimarısı görülmeye başlanmış.Ekber zamanında ise görkemli eserler
yükselmeye başlamış.Fetihpu Sikri’nin başkent olması bunda etkili
olmuş.Şah Cihan zamanında ise şehirde önemli eserler yapılmış.Tac Mahal
Agra Fort ve Cami Mescidi bunlardan birkaçı.
Agra sokaklarında ilerlerken binlerce turistin geldiği bu sokakların bu
kadar bakımsız olmasına cidden bir anlam veremiyorum.Bu ülkenin
belediyeleri hiç mi çalışmıyor.Her yer pislik,düzensizlik ve görüntü
kirliliği ile doluydu.
Fetihpur Sikri ise bir zamanlar İmparator Ekber zamanında başkentlik
yapmış.Daha sonra susuzluk sebebiyle terk edilmiş ve bugün hayalet şehir
olarak anılıyor.Şehrin kurulma hikayesi kısaca şöyle:Ekber erkek çocuğu
olmadığı için Sikri denilen bu şehire ermiş Selim Chisti’yi ziyaret
ediyor ;ermiş de ona müjde veriyor.Ekber de doğan 3 oğlundan birine
ermişin ismini veriyor ve yeni bir şehir kurmak için planlar yapıyor.Bu
yüzden şehre Fetihpur Sikri deniyor.Bir süre sonra da susuzluktan şehir
terk ediliyor.
Buradan ayrılıp artık doğruca gezinin gerçekten can alıcı noktası olan
Tac Mahal’e doğru gidiyoruz.Hava da artık düzeldiği için mutluyuz da.Tac
Mahal’e yaklaştıkça Agra’da trafik daha bir yoğunlaştı ama şehirdeki
düzensizlik yine aynı,değişen hiçbir şey yok.
 |
AGRA'NIN BOL İNEKLİ KEŞMEKEŞ YOLLARI |
 |
AGRA'DA OKULA GİDEN BİR ÖĞRENCİ |
Tac Mahal’e girmek için kadın ve erkekler ayrı sıraya
giriyorlar.Biletle birlikte size bir şişe su ve bir de galoş
veriyorlar.Size biraz da Tac Mahal’den bahsedelim:
 |
TAC MAHAL'İN GİRİŞİNDE MAYMUNLAR SİZİ KARŞILAR |
Tac Mahal’e rahatlıkla Hindistan’ın sembolü diyebiliriz.Bu görkemli
yapı İmparator Şah Cihan’ın karısı Mümtaz Mahal’e yaptırdığı bir anıt
mezardır aslında.
 |
TAC MAHAL'DE ÇEKİLEN KLASİK FOTOĞRAF |
Mümtaz Mahal 17 yıl evli kaldığı eşine 14.çocuğunu doğururken
ölmüş.İmparator eşinin ölümüne çok üzülmüş ve 2 yıl yas tutmuş.Kendini
mimari eserler üretmeye vermiş.Eşine olan sevgisinin büyüklüğünü de bu
eseri yaptırarak kanıtlamak istemiş.Aslında yapının gerçek ismi Mümtaz
Mahal ama hint dilinde z harfinin olmaması ve bunun j olarak okunması
ile zamanla Mümtaz Mahal Taj Mahal adını almış.Yapımı 20 yıl
sürmüş.Hindistan ve Orta Asya’dan birçok işçi çalışmış.Rivayete göre Şah
Cihan bu bembeyaz mermerden yapıyı bitirince kendine de simsiyah bir
yapı yaptırmak istemiş fakat oğlu tarafından engellenerek Agra Kalesi’ne
ömrünün sonuna kadar hapsedilmiş.Agra Kalesi ile Tac Mahal arasında
Yamuna nehri bulunmakta.Bu arada Tac Mahal bir ara İngilizler tarafından
sökülüp İngiltere’ye götürülmeye çalışılmış ama sonra nedense bundan
vazgeçilmiş.
 |
TAC MAHAL VE BEN |
Bu kadar bilgi yeterlidir hehalde.Biz gelelim kendi Tac Mahal
ziyaretimize.Bu gezide beni en çok heyecanlandıran yer diyebilirim.Giriş
kapısından Tac Mahal’i görene kadar olan bölümde gerçekten
heyecanlandım.Karşımda görünce de nefesimi tutup izledim.Büyük
an.İzlemem bittikten sonra birçok fotoğraf çektirdim.Hatta profesyonel
bir fotoğrafçıya birçok poz vererek Tac Mahalli fotoğraf çektirdik.Mekan
o kadar kalabalık ki.Birçok yerli ve yabancı turist var.Doya doya
dolaştık.Bir ara anıtın Yamuna Nehri’ne bakan tarafından Agra Kalesi’ni
izledik.
 |
BİZİM GİBİ YAMUNA NEHRİ'Nİ İZLEYEN BİR HİNTLİ KADIN |
 |
TAC MAHAL'DE RAJASTHANLI BİR KADIN |
Bulunduğumuz anın ve coğrafyanın tadını çıkarttık.Herşeyin bir sonu
olduğu gibi bizim Tac Mahal gezimizin de sonu vardı.Çıkışta
fotoğraflarımızı aldık.Hepsi birbirinden güzeldi.
 |
AGRA KALESİNDEN TAC MAHAL'İN GÖRÜNTÜSÜ |
Agra Kalesi’ni gezmek için yola düştük.Ekber tarafından başlanan kaleyi
Şah Cihan bitirmiş.Kalenin en büyük özelliği Şah’ın son günlerini
buradan Tac Mahali izleyerek geçirmesi aslında.
 |
AGRA KALESİNİN İÇİNDEN BİR GÖRÜNÜM |
Kalede geceleri ses ve ışık gösterisi yapılıyormuş.Bizse geceyi bir
trende geçireceğimizden fazla oyalanmadan çıktık.Yalnız kalenin her
tarafı Hindistan’da her yerde bol bol gördüğümüz sincaplarla
doluydu.Onları bayağı izleme fırsatımız oldu.
 |
HİNDİSTAN'IN HER YERİNDE SİNCAPLARI GÖREBİLİRSİNİZ |
Akşam yemeği için Pizza Hot’a gittik.Herkes siparişini verdi.Yemekler
yendi.Trenimiz 21:30 da olduğu için biraz burada ve yandaki cafede
oyalanmak zorunda kaldık.
Vakit geldiğinde istasyona gitmek için kalktık.Tren 21:30 da kalkacak.Nereye mi yolculuk?
 |
YOLUN BAŞINDA GÜLEN YÜZLER |
VARANASİ 1-2...Sabah görüşmek üzere.Hayatımda ilk defa bir Hint treninde 12 saatimi geçireceğim.Hadi hayırlısı...
VARANASİ 1.GÜN:
Trenimiz
sabah istasyona 1 saat erken geldi ve bizde 10:00 civarı istasyona
indik.Hindistan’ın yapış yapış sıcağı bizi Varanasi’de yine sizinleyim
der gibi karşıladı.Bizse istasyondan kurtulmanın derdine düşmüş bir avuç
gezgin bozuntusu elimiz ,kolumuz bavul dolu bir şekilde yolumuz
üzerindeki insan öbeklerini geçmeye çalışıyoruz.Öyle böyle derken
istasyonu aştık.Önce 3 adet motorikşayla yolun bir bölümünü aldık.
 |
VARANASİ'YE DOĞRU MOTORİKŞALARLA İLERLEMEYE ÇALIŞMAK |
Sonra tekrar inerek hepimiz birer birer bisiklet rikşalara bindik.Ve Varanasi ‘nin ünlü sokaklarının dibinde indik.
 |
VARANASİ'YE DOĞRU BİSİKLET RİKŞALARLA İLERLİYORUZ |
İşte bundan sonra başladı Varanasi’nin tüm güzelliği.Kollarınızı iki
yana açsanız değebileceğiniz genişlikte sokaklarla karşı karşıyayız.Bu
sokaklara daldığımızda nereye geldik dedim kendi kendime;sonradan
konuştuğumuz da tüm arkadaşlarımın aynı şeyi düşündülerini öğrendim.
 |
1 METRE GENİŞLİĞİNDE BOL İNEKLİ VARANASİ SOKAKLARI |
 |
VARANASİ SOKAKLARINDAN BİR GÖRÜNÜM DAHA |
Zira
sokaklar o kadar berbat kokuyor ki burunlarınızın direği sızlıyor
yani.Sokaklarda köpekler,yaklar,motorlar,bisikletler,insanlar,dışkılar
aklınıza gelebilecek herşey var.Ve hala aklımda kalansa o dayanılmaz
müthiş koku.Düşmanınız varsa tatile Varanasi’ye göndermeniz yerinde
olur.Biz de gezinin sonuna kadar arkadaşlarla bu espriyi yaptık zaten.
 |
GANJ KENARINDA VARANASİ |
Biraz Varanasi neresidir size bahsetmek isterim.Varanasi Ganj Nehrinin
kenarına kurulmuş bir şehir.Şiva'nın şehri burası.Hindu hacılar buraya
günahlarından arınmak için gelirmiş.Ayrıca burada ve başka yerlerde
ölenler imkanları varsa buraya kadar getirilir ve yakılarak külleri Ganj
Nehri’ne atılırmış.Böylece ruhlarının kurtuluşa ereceğine inanılırmış.
Varanasi 2000 yıllık geçmişiyle dünyanın en eski yerleşim merkezlerinde
birisiymiş.İlk kuruluşu M.Ö.1400-1000 Yılları arasında bir Aryan
kabilesi ilk defa buraya gelip yerleşmiş.Sonra burası Hindu inanışı olan
Kosala Krallığı tarafından ele geçirilmiş.8.yüzyılda yaşayan büyük
filozof Şankaraçarya’nın ortaya çıkmasıyla Hinduizm reform dönemi
geçirmiş ve öğretide Şiva’ya ibadet esas olmuş.Böylece Varanasi önem
kazanmış.11.yüzyılda ise Afganistan’dan gelen müslüman saldırılarıyla
yıkılmış.
Sanırım Varanasi’ye o yağmalanma günlerinden bu yana hiç el
atılmamış.Her yer o kadar kırık dökük ki,görmeniz lazım.Kaç gündür
Hindistan’dayız artık kafamda Hindistan hakkında bayağı bir izlenim
oluştu.Bu insanların kitaplarında hiçbir şekilde bakım,onarım,temizlik
gibi bir olgu yok.Belkide 100 yıl önce boyanmış bir ev ya da başka bir
mekan öyle kalıyor.Kimsenin birşey yaptığı yok.Neyse biz gelelim gezinin
seyrine.
Önümüzde otelin adamlarından biri onun peşine takılmış boklu Varanasi
sokaklarında gidiyoruz.Nefesimi tutmaya çalışıyorum.Yerlerde bok ,her
tarafta kara sinekler;ilerliyoruz.
 |
YOL KENARINDA YATAN SADULAR |
Sağda solda yatan Sadular,dilenciler,yanımızdan geçen,yerde kimseyi
umursamadan yaklar ve cüzzamlılar.10 dakikalık yürüyüş yolunda gerçekten
çok fazla şey gördüm.Ve bu 10 dakika çok uzun gedi.Bütün Varanasi
gezisi boyunca otelden çıkmasam yeridir.Neyse mide bulantımız doruk
noktaya varınca zaten otele de gelmiştik.Otel geniş ,ferah avlusuyla
bize biraz iyi geldi.Alka Otel hemen Ganj’ın kenarında bulunuyor.Gruptan
bir arkadaşın söylediğine göre Acun Ilıcalı da yıllar önce buraya gelip
,kalmış.Programında izlemiş.Biraz kendimize gelince odalara
yerleşiyoruz.Hemen duş alıp,yıkanacaklarımızı yıkıyoruz.Gün içerisinde
devamlı terlediğimiz için yıkanacak çok şeyimiz oluyor.
2-3 Saat odalarımızda dinleniyoruz.Musonlardan dolayı aslında biraz
şanssızız çünkü yetkililer akıntı fazla diye tekne gezisi yapmaya izin
vermiyor.Eee sular yükseldiği için Gaht merdivenleri de ortada
olmadığından törende izleyemiyoruz.Tek yapılacak şey kaldı o da
Varanasi’nin kokulu sokaklarında gezmek.O da benim işime gelmiyor.Burada
biraz dinlenip,kendime gelmeye ve bilgisayar işlerimi tamamlamaya karar
veriyorum.Fotoğraflarımı düzenliyor,facebook albümü yapıp çektiğim
fotoğrafları tanıdıklarımla paylaşıyorum.
 |
VARANASİ SOKAKLARI |
Sonunda grupla buluşma saatimiz geliyor ve sokaklara düşüyoruz.Bizi
otele getiren çocuk meğer bir ipek dükkanında çalışıyormuş.Ve sırf bizi
dükkanına götürebilmek için sabah bizi otele kadar götürmüş.
 |
İPEK DÜKKANINDA PAZARLIK |
Şimdi de bizi alıp dükkanlarına götürmek istiyor.Grup istemiyor ama
Zafer Bey bir göz atarsınız diyor.İstemeye istemeye yola düşüyoruz.
 |
İPEK DÜKKANININ AVLUSU |
Aslında Varanasi ipek imalatında bayağı önemli bir yere sahipmiş.Biz
almaya ne kadar gönülsüzsek satıcılar da o kadar hevesli.Eline geçen
eşarbı açıyor,açıyor,açıyorlar bir türlü bitmiyor.Sonunda da hepimiz
sıkılıyoruz.Özellikle de ben.Çünkü gösterdikleri eşarplar Suriye’de
gördüklerimizin aynıları hatta daha da kalitesizleri.Kimse birşey
almıyor ve oradan ayrılıyoruz.Aynı seremoni gün içerisinde bir kere
daha başımıza geldi.Bu sefer bize sari satmaya çalışan bir grupla sıkıcı
anlar yaşadık.
Dükkandan çıkıp daracık labirent gibi sokaklara atıyoruz kendimizi.
 |
VARANASİ SOKAKLARINDA YOL ÜSTÜ YİYECEK SATICISI |
 |
BİR YILAN OYNATICISI |
 |
YOL KENARINDA BİR SARİCİ |
 |
VARANASİ ÇOCUKLARI |
 |
YOLUN TAM DİBİNDE BİR YEMEK SATICISI DAHA |
 |
VARANASİ KÖPEKLERİNİ UNUTMAMALIYIZ |
 |
VARANASİ SOKAKLARINDA BİR RAHİP ADAYI |
 |
VARANASİ SOKAKLARINDA ÇOCUKLAR |
 |
VARANASİ'DE BİR EV VE DERS ÇALIŞAN ÇOCUKLAR |
Hindistan’ın
diğer şehirlerinde de olduğu gibi Varanasi’de de fotoğraflık bayağı
malzeme var.Burası hacıların kutsal şehri olduğundan bolca saduya da
rastlıyorsunuz.
 |
VARANASİ SOKAKLARINDA BİR SADU |
 |
SADULAR HER YERDE SİZİ BULACAKTIR |
 |
SADU-SADU-SADU-SADU-SADU-SADU-SADU |
 |
BU DA BENİM SADUM |
Sokaklarda dolana dolana ana Aaarti töreninin yapıldığı Gaht
merdivenlerine kadar gidiyoruz.Varanasi’ye gelene kadar yollarda
gördüğümüz ;Şiva’ya su taşıyanlar burada öbek öbek birikmişler.Ganj’dan
kutsal suyu alıp Şiva’ya götürüyorlar.Çıplak ayakla ,altlarına turuncu
şort ,üstlerine de turuncu tişört giyerek dolaşıyorlar.Bu grupları
yollarda ,otobüs üstlerinde ,ve tren üstlerinde gördük.Bana çok ilginç
geldi.Aslında bir çeşit hac yürüyüşü yapıyorlar.
 |
HER YERDE KARŞIMIZA ÇIKAN ŞİVA'YA SU TAŞIYAN HACILAR |
Ghat merdivenlerinde nereye bakacağımı şaşırdım doğrusu.Kutsanmak için
suya girenler,çıkanlar,kurulananlar,saçlarını kestirenler,traş olanlar
,su doldurup çıkanlar..vs.
 |
BİR SOKAK BERBERİ |
 |
GANJDAN ÇIKAN HİNTLİLER |
Bu liste uzar gider.Aslında akşam yapılacak Aarti töreni için gelmiştik.Ama su o kadar yüksek ki tören olur mu?,bilemiyoruz.
Aarti törenine Varanasi’de katılmadım ama izlediğim ve öğrendiğim
kadarıyla size aktarmaya çalışacağım. Aarti Hinduların her akşam güneş
batarken yaptığı bir tören.Ganj’a olan şükranlarını, törenlerle
ifade ediyorlar. Bu tören, davul ve çan sesleriyle başlıyor. Hintliler
bu seslerle tanrılara haber verdiklerini, onları uyardıklarını
düşünüyorlar. Sonra ilahiler okunmaya başlıyor. Bu sırada ellerinde
büyük şamdanlarda onlarca mum taşıyan iki genç, evrenin iki temel yapısı
olan ateşi ve suyu birarada kutsuyor.Hatta bu ateş elden ele
dolaşıyor.Hava yavaş yavaş kararırken Ganj nehrine bırakılan mumların
ışığı çok güzel bir manzara oluşturuyor. Dileği olan Hintliler, Diya
ismi verilen ve ağaç yapraklarından yapılma küçük kayıklar
hazırlıyorlar. Bunların içine, bir miktar çiçek yaprağı ile bir mum
yakıp, Ganj’a salıveriyorlar. Ganj’ın dalgaları kayığı devirip yutana
kadar gözleriyle takip ediyorlar, mumun alevi sönmeyip gittikçe
dileklerinin gerçekleşeceğine inanıyorlar. Bu sırada oluşan görüntü ise
müthiş;davulların ve çanların temposu artmış, ilahiler hep bir ağızdan
okunmakta, bazen davulların, bazen ilahinin melodisi öne çıkmakta,
şamdanların içindeki yüzlerce mumun ışığı Ganj’ı aydınlatmakta. Törenin
sonunda Ganga Aarti ilahisi hep bir ağızdan okunuyor.İşte benim bu
törenlerde en sevdiğim bölüm bu oldu.Çünkü bu ilahi gerçekten çok
hoş.Hatta kendimi bile bir ara “Om Jai Laxmi Mata” derken buldum.
Ghatlardan şaşırmış bir vaziyette çıkarak başka merdivenlere doğru
ilerledik.Bazı merdivenlerde ilginç görüntülere tanık olduk.
 |
GHAT MERDİVENLERİNE DOĞRU BİR AİLE |
 |
GANJ'IN GERÇEK SAHİBİ YAKLAR |
 |
YAKLARDAN FIRSAT OLURSA ONLARDA YIKANACAK |
Yaklar ve insanlar kardeş kardeş yıkanıyorlardı.Hangisi suyun gerçek
sahibi anlayamazsınız.Bu arada fotoğraflık malzeme gerçekten o kadar
fazla ki bazen ilerliyemiyorsunuz.
İlerlerken ilerlerken ölülerin yakıldığı bir mekana geliyoruz.Ama
bizi sokmak istemiyorlar,fotoğraf çekilmesine de izin vermezlermiş.Bir
ölü yakıcısı bize dinlerinden ve kendilerinden biraz bahsediyor.
 |
VARANASİ'DE BİR ÖLÜ YAKICISI |
 |
VARANASİ SOKAKLARINDA BİR PAN TÜKÜRÜĞÜ |
Adam o kadar korkunç gözüküyor ki tarif edemem.Hintlilerin devamlı
çiğnediği uyuşturucu ot pandan çiğneye çiğneye dişleri kıpkırmızı
olmuş.Sanki karşımda bir vampir var.Etraftaysa yakılan insandan saçılan
kokular.Gördüğümüz ilginç şeyler karşısında dilimiz tutularaktan oradan
ayrılıyoruz.
Biraz
dolaştıktan sonra rehberimizin tanıdığı bir dükkandan gömlek,pantolon
gibi alışverişler yaptık.Ama İstanbul’a döndüğümde aldığım şeyler için
hem pişman oldum hem de ona buna dağıttım.Yani elimde pek birşey
kalmadı.Aslında birgün yolunuz Hindistana’a düşerse birşey almayın
derim.Çünkü daha iyileri bizim ülkemizde var.En azından temiz ve içinize
siner.Kötü de kokmaz.
Sonunda gezmekten yoruluyoruz ,açlıktan da bayılıyoruz.Benim uzun bir
süre birşey yemeyince başım ağrıyor,tansiyonum düşüyor ve gerçekten bazı
şeylere karşı tahammülüm hiç kalmıyor.İşte o anlardan birini
yaşıyorum.Sonunda da yemek yemeye bir yere girdik.Ama sokaklarındaki
temizliğini sabahtan beri gözlemlediğim Varanasi’nin yemek yenecek
yerleri ne kadar hijyen olur tartışılır.Bu düşünceleri bana kanıtlatmak
için sanırım bazı güçler beni tam mutfağın görebileceğim bir yere
konuşlandırdı.Restoran aslında bir evden çevrilme bir yer.İran’daki gibi
tahtlar kurmuşlar.Siz de o tahtlara kurulup,bizim sinilerimiz gibi
masalarda yemek yiyorsunuz.Tam kurulduk,oturduk,ne yemeği söyleyeceğiz
derken ayakkabılarımızın altında gözüme bir fındık faresi takıldı.Pıtı
pıtı dolaşıyor.Herkes gördü tabi ama yapılacak birşey yok.O kadar açız
ki.Masa altlarında fare gezen bir yerin yemeklerinden ne kadar hayır
gelir kimse umursamıyor.Aslında çoğu zaman insanların neden böcek
yediklerini düşünürüm.Bu yüzden işte.Açlık insanın gözünü öyle bir
kapıyor ki hiçbirşey umuruna gelmiyor.Eee bir de uzun süre aç
kalmışsan,herşeyi yersin.İşin özü bu.
Bu arada mutfakta Nepalden göç ettiği anlaşılan bir ekip
çalışıyor.Ekibin halini kısaca özetleyeyim.Aslında mutfakta mutfak
denilecek bir hal yok.Ama unutmayalım burada standart aramak
yok.Aşçılarımızın belden üstleri çıplak.Ellerini yıkayıp yıkamadıkları
belli değil.Belki de az önce Ganj’a girip serinlemişlerdir.Bütün bu
düşündüklerimi ve gördüklerimi gruba söyledikçe hem mideleri bulanıyor
hem de gülüyorlar.Ama grupta öyle kişiler var ki yemeyecekleri şey yok
gibi geliyor insana.Neyse bu mevzuyu fazla uzatmayacağım.Ben yemek için
TALİ SPECIAL söyledim.Bu yemek Hindistan’a özel bir yemek.Bir tepsi
içinde geliyor.İçinde birkaç çeşit sebze yemeği var;pilavı var ve dal
yani mercimek çorbası var.Ama gelen yemeklerden hiçbirini
yiyemedim.Açlığın üstüne açlık.Kremalı açlık böyle olur.Canım
sıkılmıştı.Varanasi’den sanırım ne ben de kimse fazla hoşlanamadı.
 |
YEMEK YEDİĞİMİZ YERDE SİTAR DİNLETİSİ |
Yemekten sonra grup labirent sokaklarda biraz daha dolaşmaya çıktı
bense otele gidip önce soğuk birşeyler içtim.Sonra da fotoğraf
albümlerimi düzenledim.Alka otel geniş terası ve ferah içecekleriyle
sanki Varanasi’den ayrı bir yer gibi geldi bana.Biraz olsun insanı
rahatlatan bir havası var.Zaten otelde bizden başka birçok milletten de
turistler var.
Gece ilerleyip de odama eşyalarımı bırakmak istediğimde oda kapımızın
birçok yerinde iri iri kertenkeleler olduğunu görüp biraz irktim.Ama
yine de aldırmadan odaya girip çıktım.Havanın sıcaklığı ve yalnızlıktan
bunalınca da kendimi odaya attım.Oda arkadaşımda birazdan geldi ve odada
bize eşlik eden yeşil,pembe kertenkele arkadaşımıza aldırmadan Varanasi’yi bir kere daha tartıp,döktük.
VARANASİ 2.GÜN:
Varanasi'de ikinci güne sabah erkenden bir çeşit ilahi ile
başladık.Neler olduğunu anlamak için odamızın maymunlar içeri girmesin
diye tellerle kapatılan balkon camından baktığımızda şaşırdık.
 |
SABAHIN ERKEN SAATLERİNDE GANJ'DA KUTSANMAK |
Kadınlı erkekli bir grup ghat merdivenlerinden Ganj nehrine girerek
bir çeşit ayin yapıyorlardı.Daha önce akşam törenlerini duymuş ve
görmüştük ama ,sabah yapılan bu seremoniye ilk defa tanık
olduk.Üzerlerindeki elbiseleri çıkarmadan oldukları gibi Ganj'a
giriyorlardı.Bazıları yıkanıyor bazıları ağızlarını
temizliyorlardı.Biraz izleyip biz de bu kutsal mekanda güne başlamak
için kahvaltıya indik.Kahvaltıdan sonra Varanasi'nin labirent
sokaklarında ilerleyerek anayola ulaşmaya çalıştık.Bu sokaklarda
yürüyebilmek için gerçekten koku alma duyunuz zayıf olmalı.Burnunuzun
direkleri sızlayacaktır yoksa.
Varanasi'de
suların yükselmesi nedeniyle törenlere katılamadığımız için
programımızda biraz değişiklik yapıp bugün Buda'nın ilk dersini verdiği
yere yani Sarnath' a gideceğiz.Bir araba kiralayıp arabaya
tıkıştık.Aslında 10 km lik bir yol varmış ama trafik o kadar yoğun ki
ilerleyemiyorsunuz.Varanasi'nin trafiği Hindistan'da karşılaştığımız en
kötü trafik sanırım.O kadar çok rikşa var ki kim hangi yöne gidiyor
anlamıyorsunuz.Biz ilerlerken bir ara yanımızdan turuncu parıltılı
kumaşlara sarılmış bir ölü de yakılmak üzere geçiyor.Biraz da o trafiği
bozduğundan fotoğraf çekmeye çalışıyoruz ama o kadar hızlı ilerliyorlar
ki çektiğimiz fotoğraflarda bir işe yaramıyor.
 |
SARNATH'DA BUDA'NIN AYDINLANDIĞI YERİN GİRİŞİ |
Sonunda Sarnath'a geldiğimizde kilimalı arabadan inmek bu sıcakta
bize çok ağır geldi.Rehberimizin yaptığı açıklamaya göre Sarnath
Budistler için oldukça önemli bir yermiş.Budist Kral Ashoka burada
birçok stupa ve tapınak yaptırmış.Ve manastırlarda Budist öğretiler
verilmeye başlanmış.
 |
BUDA DERS VERİYOR |
 |
GİRİŞTEKİ TAPINAĞIN İÇİ |
Burada ayrıca Buda'nın bir dersi sembolik olarak tasvir edilmeye
çalışılmış.Bu ders seremonisinin etrafında birçok dua bayrağı
göreceksiniz.Hatta siz de dua bayraklarına bazı arzularınızı
yazabilirsiniz.Ben isteğimi bir dua bayrağına yazmayı ihmal etmedim.
 |
JAIN TAPINAĞININ GİRİŞİ |
Bulunduğumuz yerin hemen yanında bulunan Jain tapınağına
girdik.Girişi ve tapınağı da oldukça sessiz sakin olan mekan hoşumuza
gitti.Her zaman ki gibi daha bahçe kapısından itibaren ayakkabılarınızı
çıkartıyorsunuz.İçeride sizi bir jain karşılayacaktır ve daha tapınağa
girmeden size inanışları hakkında bilgi verecektir.Daha önce Jainler
hakkında bilgi verdiğim için size bunları anlatmadan geçmek istiyorum.
 |
KUTSAL BANYAN AĞACI-HİNT İNCİRİ |
Sessiz ve diğer Hindu tapınaklarına göre daha temiz olan
tapınağı gezip dışarı çıktık.Şimdiki hedefimiz biraz daha ileride olan
stupaya ulaşmak.Aslında Jain tapınağı ile yan yana ama girişi daha
ileriden olduğu için çıkışa doğru ilerliyoruz.Çıkışta bir okul grubu
görüp hemen fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyoruz.
 |
STUPADAN BİR GÖRÜNÜM |
Bu stupanın bulunduğu bahçe oldukça temiz.Bakımlı bir yer
anlayacağınız.Biz sağdaki yoldan ilerlerken,soldan da bir grup
SriLanka'lı hacı kafilesi ilerliyor.Bembeyaz giyinmişler ve ellerinde
şemsiyelerle ilginç görünümleri vardı.Bulunduğumuz tapınağın bahçe
sınırını hemen yanında bir geyik parkı bulunmaktaymış.Geyik ise Budizim
için önemli bir hayvan.Sebebi ise Buda'nın aydınlandığını anlayan ilk
hayvan olmasıymış.Sessiz bir şekilde bir geyik görmek umuduyla
bekleşiyorlar.Biz bu sıcakta fazla oyalanmadan çıkışa ilerledik.
 |
GEYİK GÖRMEK UMUDUYLA BEKLEYEN SRİ LANKALI HACILAR |
Tam karşıda bir de müze bulunuyor.Müzeye gitmeyi de ihmal etmedik.İki
uzun koridordan oluşan müzede ilginç tarihi eserler
bulabilirsiniz.Müzeden çıkarken müzenin girişine doğru solda kalan
,bayağı yüksekte bir heykel daha gördüm.O kadar dev boyutlarda bir
heykel ki zaten görmezseniz ayıp olacaktır.Müzeden çıkıp doğru o tarafa
gittim.Burası güzel bir bahçenin içinde yine bir stupası olan bir dini
merkezdi.Ama bahçesinde kocaman bir Buda heykelini bulacaksınız.
 |
BÜYÜK BUDA HEYKELİ |
Sarnath'da olsa olsa 2 saat zaman harcarsınız.Bu saydığımız yerleri
dolaşmak uzun sürmüyor açıkçası.Tekrar bizi buraya getiren araca
atlayıp dönüş yoluna girdik.Varanasi girişine geldiğimizde hepimiz
araçtan inip bireysel olarak gezmeye başladık.
HARİDVAR :
Sabah
Varanasi’nin çılgın kalabalığından kaçar gibi istasyona gittik.Bu
labirent sokakları ,kokusunu ,sağda solda yatan insanları Ganj’ı bir
daha görürmüyüm ;görürsem ne zaman görürüm hiç bilmiyorum.Ama burada
geçirdiğimiz birkaç günde düşüncelerimi düşününce beynimin yorulduğunu
ve kendimi ne kadar garip hissettiğimi hatırlıyorum.Biraz depresif
durumda gibiyim.Hindistan’da mutlaka birşeyler değişir lafı Varanasi’den
ayrılırken kulaklarımda çınlıyor.O anı hatırladıkça şimdi istasyonda
trenimizi beklerken ;sıkıntılı dakikalarda neler neler düşündüm.
 |
İSTASYONUN BEKLEME SALONUNDAN BİR GÖRÜNÜM |
Tren
istasyonunda çok yoğun bir kalabalık vardı.Burası gerek Hindular için
;gerekse yabancılar için önemli bir yer.Bir yanda Şiva için su taşıyan
Hindular,bir tarafta sadular,bir tarafta bizim gibi tedirgin yolcular ve
normal hintli aileler.
 |
İSTASYONDA BİR HİNTLİ ANNE VE BEBEĞİ |
Bizim beklediğimiz yerin hemen yanında bir hintli aileyle çocukları
vasıtasıyla biraz sohbet etme imkanı bulduk.Küçücük çocuklarını bu
koşullarda beslemeye alışıyorlar.Hintli kadınların bebekleri beslemekte
kullandıkları çok ilginç bir kaşıkları var.Sadece kaşık bölümü olan bir
mama kaşığı bu.Genç annemiz bebeğini beslerken biz de onun
fotoğraflarını çekmeye çalıştık.Ama bir süre sonra genç annemiz bizden
çok sıkıldı.Biz de onu rahat bırakmaya çalıştık.
 |
İSTASYONDA TEK BEKLEYEN BİZ DEĞİLİZ |
Bu istasyonda sıkıntılı bekleyişimiz yaklaşık bir saat tren
beklememiz sonucunda sona erdi.Ama önümüzde 12 saate yakın sürecek bir
tren yolculuğu bulunmakta.Hepimiz ellerimizde bavullarla dar tren
merdivenlerini tırmandık.Trene yerleştiğimizde hep aynı sorunlarla
karşılaşıyoruz.Dağınık olan grup yataklarını aynı yerde toplamaya
çalışmak.Sağolsun rehberimiz Zafer Bey canhıraş uğraşıyor bu konuyla ve
her seferinde başarıya ulaşıyor.Grup bir yerde toplandıktan sonra bütün
gün ve gece trende vakit geçirmek için film izliyoruz.Bu arada tren
istasyonlarda durdukça içeride dolaşan çaycılardan küçük kağıt
bardaklarda masala çayı almayı ihmal etmiyoruz.Sıcak çay bize iyi
geliyor.Fakat çay harici trende birşeyler yemek istemiyorum.Öyle böyle
derken trenimiz Haridvar istasyonuna varıyor. Biz istasyondan çıktıktan
sonra önce bir yerde paratha ve masala çayından oluşan klasik
kahvaltımızı yaptık.Sonra bavullarımızı bir emanete bırkaıp şehri
dolaşmak için motorikşalara atladık.Yeni bir şehirde yeni düşünceler ve
izlenimler.Bu arada Haridvar’dan biraz bahsetmek lazım değil mi?
Haridwar Hindu dini için önemli merkezlerden biri.Binlerce Hindu
yollara düşüp burada Ganj’ın sularına kendilerini bırakıyorlar.Akşamları
ise Aarti törenleri tıklım tıklım dolu oluyor.Ganj Nehri burada
dağlardan yeni doğmuş daha kirlenmemiş haliyle akıyor.Bu yüzden sanırım
burası oldukça ilgi görüyor.Şehrin merkezi diyebileceğimiz Har-Ki-Pairi
Ghatı ise mutlaka görüceğiniz yerler arasında.
 |
ŞİVA'NIN LİNGAMINA SÜT DÖKEN HİNTLİ KADINLAR |
Dualarımızı da sunduktan sonra sağlı sollu dükkanların arasından
ilerliyoruz.Aslında bütün Hindistan boyunca karşılaştığımız
dükkanlar.Şal satanlar,incik boncuk satanlar,meyve satanlar,baharat
satanlar,yol üstünde samosa ve ya farklı yiyecek türleri
satanlar,sadular,yogiler...Bu liste uzar gider.
Burayı da geçip Haridwar’ın aslında en önemli yerine Har-Ki-Pairi
Ghatı’nı yukarıdan görebileceğimiz köprüsüne çıkıyoruz.Köprüden ghata
baktığımızda yoğun bir kalabalık görüyoruz.
 |
HAR-KI-PAIRI GAHTI |
Ganj’a giren çıkan,kurulanan,yıkanan..Anlayacağınız her türlü insan
mevcut burada.Köprünün altında ve nehrin kenarında birçok yerde
zincirler bulunuyor.Bu zincirler akıntısı bol Ganj nehrine atladığınızda
sizi durdurmaya yarıyor.
Köprüden uzun bir süre bu hengameyi izledik.Nasıl bir inanç bu bir
türlü anlam veremiyorum.Sadece bakıyorum.Dumura uğramış gibiyim.Her
gittiğim kentte daha mı şaşkın yoksa daha mı alışmış oluyorum
bilemiyorum.Köprüden inip Ghat’ın daha bir içlerine
ilerliyoruz.Hintliler bizi farkedip bakıyorlar;biz de onlara bakıyoruz.
 |
AZ ÖNCE GANJ'DA HACI OLDULAR |
Bazılarıyla fotoğraf çektiriyoruz.Ganj’a giren kadınlar rengarenk
eteklerinin sularını kurutmaya çalışıyorlar.Renk renk kumaşların
meydanda gerilmesi aslında çok hoş bir görüntü veriyor gözlere.
 |
BİR HİNDU VE BEN |
 |
GANJ'A GİRMEK SORUN DEĞİL AMA 7 METRE KUMAŞI KURUTMAK SORUN |
Koca bir panayır gibi bu meydan;hayatta bir kere görmek gerek
diyorum.Haridwar’ın en önemli noktalarından biri de şehirde bulunan
devasa Şiva heykeli.Bulunduğumuz yerin tam karşısında bulunan heykel
buradan bile oldukça heybetli gözüküyor.Bizse onu daha yakından görmek
için o tarafa doğru yürümeye yelteniyoruz.
 |
DEV BOYUTLARDA ŞİVA HEYKELİ |
Şiva’nın ormandaki klasik duruşunu gösteren heykel sırtını Haridwar’a
,yüzünü Himalayalara dönmüştür.Elinde üç çatallı mızrağı,boynunda kobra
yılanı ile mudra yani kutsama hareketi yapmaktadır.Heykeli görmek için
ilerlediğimiz yol üzerinde uzak yerlerden buraya gelmiş hinduları
görmeniz mümkün.Fakat kalabalığın etkisiyle oldukça pis bir ortamla
karşı karşıya kalacaksınız.Dönüş yolunda uluorta tuvaletini yapanlarla
karşılaşmamız bu pisliğin derecesini anlamanızda faydalı olacaktır.
Heykelden ayrılıp tekrar Haridwar’ın çarşı bölümüne giderken
karşılaştığım Hanuman kılığına girmiş hintliler hoşumuza gitmişti.Fakat
gördüğüm bir hintlinin gerçek Hanuman hali beni biraz korkuttu.Ben
fotoğrafını çekerken uzanıp beni yakalamak isteyen adam cidden kalbimin
ritmini bozdu.Allahtan aramızda bir demir korkuluk bulunuyordu da bana
ulaşamadı.
 |
HİNDİSTAN'DA EN KORKTUĞUM ANLARDAN BİRİ;O ELİN UZANDIĞI ANDI |
Burada ağzınızın açık gezmesi çok normal.Şimdi bu satırları yazarken de
duygularımın çoğunu aktaramadığımı farkediyorum.Yaşamak lazım diyorum.
Haridwar çarşısından yeşim taşından yapılmış bir Ganeş aldım.Bu ülkeye
gelirken almak istediğim şeylerden biriydi.Fakat bir türlü mavi bir
Ganeş bulamadım.Çarşıda ilerleyerek teleferiğe vardık.
 |
HARİDWAR'DAN YUKARI DOĞRU |
Haridwar konum olarak sırtını bir dağa yaslamış durumda.Bu dağın
tepesinde de Mansa Devi Tapınağı var.Bir çok insan teleferik kuyruğunda
önümüzde.Sanırım bu kuyrukta yaklaşık olarak bir saat bekledik.Bizim
içimizde bile sıkıntıdan oflamalar başladı.Sonunda sıra bize gelip de
kabine binip yerleştiğimizde biraz rahatladık.Haridwar manzarası
izleyerek tepeye doğru yol aldık.Yukarıda birşey yapmadığımız
düşünülünce aslında çıkışımızın da bir anlamı olmadığını
düşünüyorum.Yürüyerek inişe geçtik.İlk etaplarda karşılaştığımız maymun
sürüsü bir süre bize neşe verdi.Buraya gelmeden okuduğum birçok kitapta
maymunlar konusunda uyarılar vardı.Uyarılara dikkat ederek maymunlara
pek yaklaşmadım.İçimizden birini omzuna vurması da bu düşüncelerimi
destekledi.Aslında anne ve çocuk maymunları izlemek insana o kadar büyük
bir zevk veriyor ki.O minicik elleriyle annesinin arkasına yaklaşan
minileri görmeniz şart.
 |
BEBİŞ MAYMUNLARA BAYILACAKSINIZ |
Maymunlarla oyalandıktan sonra inişe devam ediyoruz.Yol üstünde
dinlenen hintlileri,samosacıları geçerek Haridwar’ın çarşısına
varıyoruz.Yürüyerek bavullarımızı emanet ettiğimiz yere gidiyoruz.Burada
bavullarımızla ilgilenen kişi bize koca bir araç ayarlıyor.Bu araçla bu
akşam kalmak için Rishikesh’e gidiyoruz.Rishikesh Himalayaların dibinde
olduğu için ısı hissedilir derecede azalıyor.Ve Haridwar’daki insan
kalabalığının yerini bir sukunet alıyor.Sanki bir köye gelmişiz gibi
hissediyorum.Otelimize vardığımızda lüks oda seçimi için kura
çekiyoruz.Biz şanslı ikiliyi oynuyoruz.Ama fazla sevinmemek lazım burası
Hindistan ve lüks kime göre lüks.Oda arkadaşımla odaya çıkınca
beklentimizin fazla yüksek olmaması ile şaşırmıyoruz.Ama diğer
arkadaşlardan lüks odanın içeriğini merak edip odamızı görmek isteyenler
olmadı değil.Odada biraz dinlenme,duş faslı derken akşam saat altı gibi
grupla buluşuyoruz.Bu akşam ilk kez bir aarti törenine katılacağız.Ama
daha önce Riskikesh’ten bahsetmek lazım.
Sakinliği ve havasının güzelliğinden bahsettik ama burası aslında
dünyanın yoga merkezi olarak biliniyor.Kentte birçok ashram
bulunuyor.Ayrıca Beatles grubunun 1960’larda guruları Maharishi Manesh
Yogi ile buluştukları yer olarak bayağı bir ün kazanmış burası.O
zamanlar Beatles ile birlikte 68 kuşağı hippileri buraya akın etmişler.
Rishikesh’te Ganj üzerinde iki adet köprü bulunuyor.Halk ve turistler
bu köprüleri kullanarak şehrin doğusuna gidip ashramları ziyaret
edebilir.Ayrıca bu bölgede birçok otelde bulunması mümkün.Rishikesh bir
yoga ve hac merkezi olduğundan burada bütün yemekler
vejeteryandır.Ayrıca bira gibi içecekleri de bulmakta zorlanacaksınız.
Aarti töreninin bitmesinin ardından Rishikesh’in küçük gezinti
caddesinde bir pizzacıda oturup akşam yemeğimizi aldık.Burada yapılacak
fazla birşey yok.Akşam yemeğinden sonra bir Krisna tapınağına gidip
canlı müzik yaptık.Bu tapınakta sabahtan akşama müzik yapıyorlar.Biz
gittiğimizde 4 kişi Krishna için müzik yapıyordu.Biz de onlara katıldık.
 |
KRİSNHA TAPINAĞI-BU TAPINAKTA SABAHTAN AKŞAMA MÜZİK YAPILIYOR |
Elimize geçen müzik aletleri ile onlara eşlik etmeye çalıştık.Ama
grubumuzdan birkaç kişinin hoşuna gitmedi ve kalktılar.Biz geriye
kalanlar zillerle ,teflerle devam ettik.Ama cidden iyi bir kol kası
isteyen bir iş bu sonunda ben de pes ettim.Ve sokağa attım
kendimi.Birazdan arkamdan oda arkadaşımda geldi.Ama sokakta birkaç inek
ve kafayı bulan sadular dışında kimsecikler yok.Meğer burada insanlar
çok erkenden yatarlarmış.Rishikesh tam bir inziva şehri anlayacağınız
.Fakat bu karanlık şehirde otele varmak şimdilik öncelikli
sorunumuz.Biraz koşa,biraz yürüyerek otele vardık.Ama korktuğumuzu
itiraf etmeliyim.Çünkü kapkaranlık yollarda,ıssızlığın ortasında
,Himalayaların dibindeydik.
Bugün
sabah Varanasi’de başladığımız güne önce Haridwar’da devam ettik sonra
da soluğu Rishikesh’de aldık.Anlayacağınız yorulduk.Yatak bizi
bekler.Sabah Rishikesh’te başka bir biz uyanacak.
RİSHİKESH 1.GÜN:
 |
GANJ'A MERHABA DEMEKLE HACI OLUR MUYUZ ACABA? |
Hepimiz soluğu otelde alıp temizlendik.Kısa bir dinlenme molasından
sonra ayrıldık.Biz gruptan üç kişi ile dünyanın yoga merkezinde yoga
yapmaya karar vermiştik zira.Otelimizin üst katında bir yoga salonu
buunuyordu.Gerçi burada her yerde yoga yapacağınız bir merkez
bulunuyor.Biz de şanslıyız.Odamızdan çıkıp direk yoga salonuna girdik.
Salona girdiğimde sanki birleşmiş milletlerin kampında gibi hissetim
kendimi.Her milletten insan var
burada.Çinlisi,hintlisi,avrupalısı,zencisi...Herkes sessiz ve yoğun bir
meditasyon halinde bekliyor.Az sonra hocamız da gelince başladık.
Hocamız sempatik bir sikh.Yogaya başlarken uzun saçlarını açmıştı.
Yoga seansına başladığımızda hocamız bazı hareketlerimizde vücudumuzun
olması gereken forma uyması için bize yardım ediyordu.Fakat en azından
ben vücuduma her değişinde farklı bir enerji alıyordum
hocadan.İstanbulda’da yoga yapıyordum ama bu seans gerçekten
farklıydı.Belki de bulunduğum ortamın tam da yoganın merkezi oluşu bana
farklı bir enerji veriyordu.Yoga seansımız bittiğinde hoca biraz
konuşmak için bize vakit ayırdı.İngilizcesi çok açık olmadığı için ben
hocayı anlamakta biraz zorlanıyordum.Bu yüzden biz grup olarak fazla
kalmadan odamıza indik.Bu güzel yoga seansı için hocaya 150 rupi
verdik.Yani türk parasıyla 6 lira.Gerçekten komik bir para.Aslında bu
uzun yazı boyunca pek fazla harcamalardan bahsetmedim.Çünkü gerek
duymadım.Hindistan gerçekten ucuz bir yer.
Yoga’yla rahatlamanın verdiği rahatlıkla güzel bir akşam geçirdim.Bugün
Rishikes’te son gecemiz.Güzel bir akşam yemeği,sohbet ve deliksiz bir
uyku.Himalayaların eteğinde daha ne ister insan.
RİSHİKESH 2.GÜN
Sabah
erkenden kalkıp kahvaltımızı Ganj’ın hızlı sularına nazır bir yere
yaptık.Menüde bir değişiklik yok.Paratha ve masala tea.Bugün
Rishikesh’ten ayrılıyoruz.Ama günün bombası kıvamında ziyaret edeceğimiz
bir yerimiz var.Beatles’ın 1960 larda gelip kaldığı ashrama
gidiyoruz.Otelden çıkıp Ganj’ın kenarından şehre giriş yönüne doğru
yürümeniz gerekiyor.
 |
RISHIKESH 'TEKİ ASHRAMLARDAN BİRİ |
Yürüdükçe bulunduğunuz tarafta yoga merkezleri ve farklı ashramlarla karşılaşacaksınız.
 |
BİR YOGA MERKEZİ |
 |
RISHIKESH'TE YOGA YAPMAK BAŞKA BİRŞEY |
Kıyı boyunca yürürken birçok evsizi sokakta gördük.Derme çatma evlerinde yaşam pek de kolay olmasa gerek.
 |
BİR EVSİZİN EVİ |
Ama buradaki insanlar ile bizim zamanımız farklı dönüyor.Artık 10 gün
sonunda bundan gayet eminim.Bizim boşa harcadığımız birçok zaman
dilimini bu insanlar belki de iç seslerini dinleyerek,yatarak
geçiriyorlar.Bu konuda onlara özenmedim desem yalan olur.Ama yine de bu
yaşam koşullarını görmek insanın içini acıtıyor.
Ben bunları düşünürken;biz yürüye yürüye artık şehri bitirip,ormanlık
bir alana vardık.Bu girdiğimiz bölgede bile toprağın üzerinde yatan
sadularla karşılaştık.Taşın üstünde kaynattığı çaydanlığı,bir sopası ve
koca çimenlik.Daha ne ister ki başka!
Yerini bilmiyorsanız Beatles’ın ashramını bulmanız çok zor.Sanki Kırk
Haramilerin gizli mağarası gibi ormanın içine gömülmüş durumda bir
yer.Hala terkedilmiş ashramı bekleyen bir bekçi mevcut.Maharishi Mahesh
Yogi’nin kurduğuTransandantal Meditasyon felsefesini benimseyen Beatles
sayesinde batı dünyasında hippilik ve meditasyon yaygınlaşınca Beatles
ve Maharishi simleri birlikte anılmaya başlamış.
 |
BESTLES'IN KALDIĞI ASHRAM'IN GİRİŞİ |
Beatles bu ashramda gelip kalmış,burada konserler vermiş.Döndüğünde ise
“Happy Rishikesh Song” şarkısını hippilere armağan etmiş.Sonrada
Maharishi’nin felsefesini anlatan “The Inner Light” şarkısı da
albümlerinde yer almış.Bunun sonunda da 68 kuşağının hippileri soluğu
burada almış.İşte o zamanlar bu ashram en iyi dönemini yaşamış.Daha
sonra Yogi Maharishi İsviçre’ye yerleşmiş.Ve hippilerde buraya gelmez
olmuş.
 |
ASHRAM'IN İÇİNDE KENDİNE ÖZGÜ İGLO TİPİ EVLER |
Ashramın içine girdiğinizde biraz ürperiyorsunuz.Kimsecikler yok ama
mimarinin içine daldıkça gözleriniz bayağı bir açılıyor.Hala ayakta
kalan bütün binalar çevreci bir düşünceyle yapılmış.250 tane civarında
iglo tarzında iki katlı taşlardan yapılmış ev var.Bu evlerin üst katı
meditasyona uygun yapılmış.Birçok inziva hücresi de bulunuyor.Ayrıca
ashramın içinde konser salonu,mutfak ,toplanma bölümü gibi farklı
alanlar da var.
 |
BİR ZAMANLAR BEATLES'IN DE KONSER VERDİĞİ SALON |
Maharishi’nin kendi evi ve ofisinin bulunduğu kocaman bir binayı da bu
komplekste görebilirsiniz.Yani ashram oldukça büyük bir alana kurulmuş
anlayacağınız.Hatta öğrendiğimiz kadarıyla Hindistan Orman Bakanlığı bu
alanı orman dahiline alıp el koymuş.
 |
ASHRAMIN İÇİNDEKİ ORJİNAL YAPILARDAN BİRİ |
Ama binalara ve evlere herhangi bir şekilde birşey yapılmamış.İyiki de
yapılmamış burası Alice Harikalar Diyarı’nı aratmayacak bir yer.Mutlaka
görmelisiniz.
Ashram’dan ayrılıp Rishikesh’e veda ediyoruz.Haridwar’da bir akşam
törenine katılacağız.Tören için erkenden yerimizi almamız gerekiyor.Zira
çok kalabalık var.Ama önce bavullarımızı istasyonda emanete bıraktık.Bu
esnada renkli görüntülere de tanık olduk.
 |
HARİDWAR TREN İSTASYONU GİRİŞİ |
Etekleri
ıslanan Rajasthan’lı kadınlar eteklerini alabildiğine istasyon girişine
sermişlerdi.Eteklerin istasyon merdivenlerinde kurutulması yalnız bu
ülkede olur sanırım.
İstasyondan ayrılarak tam Ganj’ın kenarındaki basamaklara oturarak
törenin başlamasını bekledik.Tören başlayana kadar insanlar Ganj’da
kutsanmaya devam etti.
 |
GANJ'DA KUTSANAN BİR HİNTLİ KADIN |
Karşı kıyıda bazı önemli kişilerin töreni izlemek için en önde yer aldığını gördük.Sanırım yüksek kasttan kişiler bunlar.
 |
AARTİ TÖRENİ İÇİN İNSANLAR YERLERİNİ ALMAYA BAŞLAMIŞTI |
Bu sırada bizim de önümüzden dilek için atılan paraları toplayan
çocuklar;bindi için boya dağıtan genç kızlar,dualarla suya bırakılan
diyalar geçti durdu.Bu arada ayakkabılarımızı suya değdirmememiz
konusunda uyarı aldık.Sebebi Ganj’ın kutsallığıymış.Biraz şaşırmıyor
değiliz.İçinde bunca şey gezerken bizim ayakkabımızın Ganj’ın
kutsallığını nasıl bozacağını düşünüyoruz.
 |
MIKNATISLI İPLERLE GANJ'DAN PARA TOPLAYIP, AĞZINA ATAN ÇOCUK |
 |
ALNINIZA BİNDİ İSTER MİSİNİZ? |
 |
BU TÖREN ONLAR İÇİN ÇOK ÖNEMLİ |
 |
KUTSANMAK HER ŞEKİLDE OLMALI |
Sonunda tören başladı.Bu gezi boyunca gördüğüm 3. tören ama en büyüğü de bu oldu.Törende ilahiler söylendi.
 |
TÖREN ALANI ÇOK KALABALIK |
 |
HERKES DİYASINI GANJ'A BIRAKIYOR |
 |
GÜNÜN SON IŞIKLARI İLE BİZİM DE SON AARTİ TÖRENİMİZ BİTTİ |
Tütsüler elden ele dolaştırıldı.Ve bizde bu topraklardaki son
törenimizi de izlemiş olduk.Bunca kalabalığın aynı anda dağıldığı
mekandan ayrılmamız biraz zaman aldı.Haridwar’ın bol ışıklı çarşısında
ilerleyerek tren istasyonuna vardık.Haridwar’a kısa bir vedadan sonra
yine bir trene kendimizi attık.Amritsar bizi bekler dostlar..
AMRİTSAR 1.GÜN:
Amritsar
bizi musonla karşıladı.Allahtan bizi otele bırakacak araç vaktinde
gelmişti de yağmur iyice azmadan otele vardık.Otele yerleşip kahvaltı
için dışarı çıkma vakti geldiğinde dışarıda sıkı bir yağmur
vardı.Rikşacıların bu yağmura aldırmadan yol sürmeye devam etmesine
biraz üzülüyorum.Ayrıca artık Amritsar’dayız.Burası sikhlerin yeri ve
kafalarında 7 metrelik bir bez taşıyorlar. Islanınca nasıl kurutuyorlar
bilmiyorum.
Amritsar Hindistan'ın Pencap Eyaletinin en büyük şehridir.Sikh dininin
kutsal merkezidir.1577 yılında 4. Sikh Gurusu Nanak tarafından
kurulmuş.Şehre Altın Tapınak'taki göl nedeniyle "Hayat Havuzu" anlamına
gelen Amritsar adı verilmiş.Daha sonra Mihrace Ranjit Singh tarafından
çatısı 100 kilo altınla kaplanınca Altın Tapınak ismini almış.1948
tarihinde bağımsızlık savaşları sırasında İngilizlerin yaptığı
katliamlar buradaki insanları oldukça etkilemiş.Sikhler tarih boyunca
savaşçı ve milliyetçi bir millet olarak biliniyor.Sikh dininden ve
özelliklerinden kısaca bahsedelim biraz.
Sihizm her yerde her zaman var olan ve sonsuz özelliklere sahip tek
bir tanrı inancı üzerine kurulmuş.Bu özellik kutsal kitapları Granth
Sahib'de de bir çok kereler tekrar edilmiş.Sikhler reenkarnasyona
inanıyorlar.Yani tüm yaratıkların öldükten sonra farklı bir vücuda geçen
ruha sahip olduklarına inanıyorlar.İnançlarına göre bu ruh göçü
bağımsızlığa ve özgürlüğe ulaşana kadar devam edermiş.Her sikhin yenmek
zorunda olduğu beş kötülük varmış.Bunlar benlik,öfke,maddi
bağımlılık,şehvet ve hırsmış.Bu kötülüklerle savaşırken de yararlanacağı
beş erdem varmış.Bunlar ise hayırseverlik,şefkat,memnuniyet,olumlu
tutum ve tevazuymuş.
Her sikhin günlük hayatta yanında beş obje taşıması gerekiyormuş.Her
birinin isimleri Pencabi dilinde K harfiyle başlayan bu objeler 5k ya
da Kakkasolarak diye bilinirmiş.Bunlar KEŞ (saçın uzatılması),KANGA
(tarak), KARA (çelik bilezik) ,KİRPAN (hançer) ve KAÇA (alta giyilen bir
çeşit şort).Bu objelerin giyilmesi geleneği Halsa geleneği ile
alakalıymış ve 10 Guru Golbind Singh tarafından sistemleştirilmiş.
Batı ülkelerinde Sikhlerin KEŞ ve KİRPAN gelenekleri bazen sorun
yaratıyormuş.Saçın kesilmemesini dini bir yükümlülük olarak kabul eden
sikhler bazı işyerleri ve okullarda baş kapatması nedeniyle sorunlar
yaşamaktalarmış.
Kirpan olarak adlandırılan hançer taşıma kuralını ise sembolik bir
hançer taşıyarak hallediyorlarmış.Ve bütün bu kurallar aslında bir anlam
içeriyormuş.Örneğin saçın uzatılması tanrının yaratmasındaki
mükemmelliğin hatırlanması,tarak ise düzen ve intizamı ifade
etmekteymiş.Çelik bilezik tanrı ile sözleşmeyi canlı tutmayı,giyilen
beyaz şort ise iffet ve aile yaşantısına verilen önemi
hatırlatmaktaymış.
Bunların dışında benim gözlemlediğim Sikhlerin Hindulara göre oldukça
temiz olmalarıdır.Bu itina hem kendi dış görünüşlerine hem de
yaşadıkları yerlere yansımış.Buradaki insanlara biraz daha ısınıyorum
sanki.
Biz gelelim musonla başlayan günümüze.Yağmuru kahvaltıyla atlatalım
dedik.Biz kahvaltımızı yaparken yağmur gerçekten yavaşladı.Fırsat bu
fırsat Altın Tapınağa gitmek üzere yola koyulduk.Bulunduğumuz yerden
Altın Tapınak oldukça yakındı zaten.
Altın Tapınak’ı Ekber’in yaptırdığından bahsetmiştik.Biraz daha
bahsedelim bu ilginç yapıdan.Tapınak’a yaklaştıkça göreceksiniz ki sıkı
bir denetim var.Bunun sebebi 1984 yılında Pencap Eyaletinin
bağımsızlığını isteyen bir grup Sikh teröristin 3 hafta boyunca bu
tapınağa sığınıp polise direnmeleriymiş.Sonuçta bu teröristler güvenlik
kuvvetlerince öldürülmüşler.Ve bu olaydan sonra protestolar,isyanlar
artmış.Bir süre sonra ortam tekrar sükunete kavuşunca Altın Tapınak’taki
kurşun izleri kapatılıp,tekrar din merkezi olma özelliğine kavuşmuş.
 |
ALTIN TAPINAĞI GÖRÜP DE HEYECANLANMAMAK İMKANSIZ |
İçeri girerken kafanıza eşarp takmanız gerekiyor.Genelde turuncu bir
eşarp takıyorlar.Ama isterseniz başka bir renk de
takabilirsiniz.Bilindiği üzere turuncu Hindistan’da kutsal renk.Bu arada
içeri sigara veya tütün mamülü sokmanız yasak.
İçeri girmeden ayakkabılarınızı emanete bırakıyorsunuz.Korkmanıza gerek
yok,burada herşey oldukça düzenli.Size bir numara veriyorlar ve dönüşte
bu numarayla ayakkabınızı geri alıyorsunuz.Daha sonra içeri girmeden
ayaklarınızı suya sokuyor ve içeri öyle giriyorsunuz.Zorunlu olarak
ayaklarınız temizlenmiş oluyor.Ve kapıdan adımınızı attığınızda
karşınıza parlayan sarı bir bina çıkıyor.Öyle ki bu altın çatılı bina
koca bir havuzun içinde size bakıyor.Oldukça muhteşem bir
görüntü.Tapınağı havuzun dört bir yanında yürüyerek gezebilirsiniz.Siz
gezerken ilahiler de tapınakta size eşlik edecektir.Bu tapınakta Sikh
dininin kutsal kitabı Granth Sahib 24 saat okunmaktadır.
 |
KİMİ SİKHLER HAVUZA GİRİP ARINIYORLAR |
Tapınakta gerçekten huzuru hissediyorsunuz.İnsanı dinlendiren bir
mekan.Bu arada sütle yıkanan tapınağın zemini ayaklarınızın altında
yumuşak bir his duymanızı sağlayacaktır.Havuzun çevresi tamamen
mermerlerle çevrilmiş.Bu arada tapınağa para bağışlayan kişilerin
isimlerini yürürken zeminde görebilirsiniz.Zemindeki mermerlere hem
isimleri hem de ne kadar verdikleri kazınmış.
 |
TAPINAKTA DUA EDENLER |
 |
DUAMIZI SUNMAYA ÇOK UZAKLARDAN GELDİK |
 |
TAPINAĞA BAŞKA BİR AÇIDAN BAKIŞ |
Biz tapınağa genel bir bakış attıktan sonra,hemen solda su dağıtılan bir yerden suyumuzu alıp içtik.
 |
ALTIN TAPINAĞIN GİRİŞİNDE SU DAĞITAN HİNTLİ BAYAN |
Su
içilen taslar ,su dağıtılan yerin yanında kadınlar tarafından külle
temizleniyor.Hemen onlara bir kaç tas için yardım ettik.Bu bölümün
devamında da size çay dağıtan bir bölümde çayınızı içebilirsiniz.
 |
İÇTİĞİNİZ SU TASINI HEMEN KÜLLE TEMİZLERSENİZ ÇOK MAKBULE GEÇER |
 |
SİZE MASALA ÇAYI İKRAM EDECEK GÖNÜLLÜ |
 |
HER İŞ İÇİN GÖNÜLLÜ BİR SİKH BULABİLİRSİNİZ |
Burada her şey bedava ve gönüllülük üzerine yapılıyor.Bu bölümleri
geçtikten sonra artık ana bölüme yani Altın Tapınak’a bir köprüyle
giriyorsunuz.Girişte size helva dağıtan görevliler var.
 |
ALTIN TAPINAĞA GİRERKEN EŞİKTE NE YAPMALISINIZ |
 |
GİRİŞTE HELVA DAĞITAN GÖREVLİ |
 |
KUYRUKTA HANÇERİ VE 7 METRELİK BAŞLIĞIYLA BİR SİKH |
Bu kapıdan girdikten sonra fotoğraf çekmenizi istemiyorlar.Ama bunu da
öyle kibar bir dille söylüyorlar ki;onları kırmak
istemiyorsunuz.Gerçekten kibar ve iyi niyetli bir topluluk bu
sikhler.İçeri yaklaştıkça kuyruk birikiyor.Sıra bir gidiş ve dönüşten
oluşuyor ama oldukça kalabalık.
 |
TAPINAĞIN ALTIN BÖLÜMLERİNDEN BİR KISMI |
Tapınağa yaklaştıkça ilahi sesleri artıyor.Sonunda biz de tapınağa
girdiğimizde kitaplardan ilahi okuyan bir grupla karşılaşıyoruz.İçerisi
oldukça parlak.Sanırım birçok şey altın burada.Bir üst kata çıkıp bu
seremoniyi yukarıdan da izleyebilirsiniz.Ama fazla oyalanacak bir ortam
değil burası.İzleyip beklemeden dışarı çıkacaksınız.Biz de öyle yaptık.
 |
SİKH MÜZİĞİ DİNLEYEN BİR HİNTLİ TEYZE |
 |
BİR ÖNCEKİ TEYZENİN FOTOĞRAFINI ÇEKTİĞİM İÇİN KISKANIP BENİ DE ÇEK DİYEN BAŞKA BİR TEYZE |
 |
VE MÜZİKSEVER BAŞKA SİKHLER |
 |
VE GENÇ YAŞLI BU KADAR SEYİRCİ TOPLAYAN MÜZİSYEN SİKHLER |
Dışarıda canlı müzik yapan bir grup sikh ve onları dinleyenler
var.Mutlaka onları dinleyin.Bu arada ben bizim gibi onları dinleyen
diğer hintlileri de fotoğraflama fırsatı buldum.
Çıkışta Altın Tapınak’ın günde 10.000 kişiye yemek verdiği yere gittik.Girişte binlerce kişinin yemek kaplarının bulaşık sesi sizi karşılayacaktır.
 |
GİRİŞTE TABLDOTUNUZU ALMAYI UNUTMAYIN |
Ve bir görevli size tabldotunuzu uzatacak;bir diğeri ise
kaşığınızı.Alt kat,üst kat nerede yer bulursanız sırayla yere bağdaş
kurarak oturuyorsunuz.Oturduktan sonra 1 dakika içinde bulunduğunuz
salonun tamamen dolduğunu görebilirsiniz.Burada sirkülasyon oldukça
fazla.Bir görevli gelip kovalarla çorba ana yemek ve tatlıdan oluşan
yemeğinizi sırayla sizin kabınıza koyuyor.
 |
GÖREVLİLER TABAĞINIZA YEMEK DOLDURUYORLAR |
Siz de yiyebiliyorsanız afiyetle yiyorsunuz.Ama böyle bir uygulama evsiz barksız ,aç gezen insanlar için bulunmaz nimet.
 |
İŞTE YEMEĞİNİZ-MERCİMEK YEMEĞİ,PATATES YEMEĞİ,PİDE ,SÜTLAÇ VE SU |
 |
TAM KARŞIMDA OTURAN BİR SİKH |
 |
VE ARKAMDA YEMEK YİYEN KÜÇÜK BİR SİKH |
 |
SALON SİZ ANLAMADAN DOLUP TAŞIYOR |
Burada her an karnınızı doyurabilirsiniz.Üstelik size kalacağınız bir
mekan da veriyorlar.Bütün bu kolaylıklar nedeniyle Amritsar’da
dilencilik yapılmasına izin verilmiyor.Kalacak yer ve yiyecek verildiği
sürece dilenmenin anlamı yok diye düşünüyorlar.Belki de haklılar.
 |
ÇAY DAĞITAN GÖREVLİ |
 |
BUNCA YEMEK NASIL YETİŞİR BİR DE ARKADA ONU İZLEMENİZ LAZIM |
 |
YEMEKTEN SONRA ÇAY İKRAM EDİLEN YERDE ÇAY İÇMELİSİNİZ |
 |
ÇAYLA SOHBET |
Altın Tapınak’tan güzel duygularla dışarı çıktık.Sikhler ve uygulamaları hoşumuza gitti gerçekten.
Tapınaktan ayrıldıktan sonra biraz serbest zaman herkese iyi gelir
dedik.Ben bilgisayarımla uğraşmayı tercih ettim.Bu kadar dolaşınca
biriken fotoğrafları düzenlemek de oldukça vakit alıyor.
Akşamüstü grupla buluşup Pakistan–Hindistan sınır törenini izlemeye
gidiyoruz.İki ülke arasındaki tek sınır kapısı Attari-Wagah arasında bir
sınır kapısı.Erken gidiyoruz ki içeri rahat gireriz diye,ama imkansız.
 |
PAKİSTAN SINIRINA BİZİ GÖTÜREN ŞOFÖRÜMÜZ |
 |
SİKH ŞOFÖRÜMÜZÜN MUTLAKA YANINDA OLMASI GEREKEN HANÇERİ |
Bütün Rajasthan Eyaleti burada sanki.Bizim çingenelerle bir farkları
yok gibi.Çingenelerin atalarının Hindistan’tan geldiğini burada daha iyi
anlıyoruz.Rehberimizin sınır için pasaportumuzu almamız gerektiğini
söylememesi üzerine ben ve 2 arkadaşım biraz sorun yaşıyoruz;ama
kalabalıktan faydalanıp içeri girmeyi başarıyoruz.
 |
İÇERİ GİRMEK İÇİN ADETA KAPILARI ZORLUYORLAR ,ONLARI ANCAK ATLI POLİSLER DURDURUYOR |
Kadınlar ve erkekler ayrı yerlerden içeri alınıyor.Atlı polisler
denetiminde saat 17:00 gibi içeri giriyorsunuz.Ama bir daha böyle bir
şey deneyeceğimi pek zannetmiyorum.Kadınların sizi ite ite sıkıştırması
dayanılacak gibi birşey değil.Allahtan görevli kadın sırada biz
yabancılara öncelik verdi de son girişi rahat yapabildik.İçeri girince
yabancıların oturacağı yerleri ayırmışlar.Hintlilerin oturduğu bölüm tam
bir renk çümbüşü.Ve hıncahınç dolu.Pakistan sınırına baktığınızdaysa
tek tük erkekleri görebiliyorsunuz.Hindistan tarafında kadınlar
ellerinde bayraklarla sınır kapısına kadar koşup geliyorlar.Aslında
burada çok komik görüntülere şahit olacağınızdan emin olun.
 |
HİNT BAYRAĞI İLE SINIRA KOŞAN KADINLAR |
Bir ara çalınan müzikle kadınların çoğu ortaya çıkıp tepinmeye
başladılar.Bizse “Bunlar gerçekten deli” demekten kendimizi
alamadık.Hindistan tarafında bir düğün gecesi kıvamında geçen kutlamalar
;Pakistan tarafında Allahü Ekber seslerine karşıyor.Bizim gibi
yabancılarsa ağzımız açık bir o tarafa bir bu tarafa bakıp duruyoruz.
 |
ADETA BİR DÜĞÜN HAVASI VAR BU SINIR KAPISINDA,HİNTLİ KADINLAR RESMEN KURTLARINI DÖKÜYORLAR |
Sonunda askerler her iki taraftan da ortaya çıkıp kendilerine has
yürüyüşleri ile nöbet değişimini yapıyorlar da herkes rahatlıyor.
 |
ASKERLER OLDUKÇA SERT HAREKETLERLE YÜRÜYEREK KARŞINIZA ÇIKIYORLAR |
Yürüyüşleri oldukça sert hareketlerle ,adeta horozlanan tavırlarla gerçekleşiyor.
 |
BURASI GERÇEKTEN DÜNYANIN RENK PALETİ DİYORUM SİZE |
İzlerken eğleniyorsunuz .Sonunda her iki tarafın da marşı söyleniyor ve tören bitiyor.
 |
SONUNDA HERKES AYAKTA ,MİLLİ MARŞ SÖYLENİYOR |
Tören çıkışı sanki biraz önce tepinen bu insanlar değilmiş gibi sessiz
sedasız dağılmaları da ilginç.Sonuçta her gün tekrarlanan bir ritüel
bitiyor.Biz de bu kalabalıkta aracımızı
bulmanın derdine düşüyoruz.O kadar kalabalık var
ki,anlatılamaz.Otobüslerin içi de dolu,üstü de dolu.;arabalar,rikşalar
birçok araç var.
Sonunda biraz ortalığın boşalmasıyla biz de aracımıza ulaşıyoruz.Ve otelimize geri dönüyoruz.
Akşam yemeğimizi güzel bir restoranda aldıktan sonra,Altın Tapınak’ın
akşam töreni için tapınağa geri dönüyoruz.Her akşam tapınakta
tekrarlanan bir ritüel bu.Sırasıyla şöyle gerçekleşiyor.
 |
BURASI ALTIN TAPINAK GECE BAŞKA GÜNDÜZ BAŞKA GÜZEL |
 |
BURADA İNSAN GERÇEKTEN HUZUR BULUYOR, KENDİNİZİ DİNLEMENİZ İÇİN GERÇEKTEN UYGUN BİR ORTAM |
Önce Sikhlerin Kutsal Kitab'ı Granth Sahib'in taşınacağı
tahterevan çıkarılıp ilahiler söylenerek çiçeklerle süsleniyor.Sonra
kutsal kitap getiriliyor ve tahterevanla ilahi söylenerek her gün
konması gereken yere taşınıyor.
 |
HALA KULAKLARIMDA OLAN İLAHİYLE KUTSAL KİTABIN TAHTEREVANI HAZIRLANIYOR |
Ama
kutsal kitap konulacağı yere gelmeden yerler 3-4 kez siliniyor.Kutsal
kitap baş üzerinde yerine konmaya giderken ;üzerine herhangi bir sinek
konmaması için yelpazeleniyor.
 |
KUTSAL KİTAP GRANTH SAHİB GELMEDEN YERLER PARLATILIYOR |
 |
KUTSAL KİTABA SİNEK KONMAMASI İÇİN YELPAZELENİYOR |
Yerine konuyor ve örtüsü örtülüyor.Sonra aynı kişiler Altın Tapınak’a
dönüp tapınağı tertemiz ediyorlar.Ve bütün tapınak zemini sütle
yıkanıyor.Bu her akşam aynı sıralamayla tekrar ediyor.Biz de hayatımızda
bir kere olsun bu ana tanık olmak istedik.
Ritüel bitince bir Sikh görevli bize dinlerini anlatmak istediğini
söyledi.Dışarıda bir yere bağdaş kurarak,görevlinin etrafında oturduk.O
anlattı,biz dinledik.Niye saç kesmedikleri,niye hançer
taşıdıklarını,niye tahta bilezik taktıklarını,niye bu kadar hoşgörülü
olduklarını...Anlattı,anlattı,anlattı..
 |
SİKH DİNİNİ TANIMAYA ÇALIŞIYORUZ |
Biz de kafamızda soru işaretleri ile bir dini tanımanın,anlamaya
çalışmanın kafa yorgunluğu ile tapınaktan ayrılarak otele döndük.
AMRİTSAR 2. GÜN:
Bugün Amritsar’dan ayrılıyoruz.Hem otelimize,oteldeki şirin görevlimize hem de Amritsar'a hoşçakal diyoruz.
 |
SİKHLER SAKALLARI FAZLA UZAMASIN DİYE SAKALLARINI YUKARI TOPLUYORLAR-BİZİM ŞİRİN OTEL GÖREVLİMİZ |
Öğleden sonra bu uzun yolculuğun son trenine bineceğiz.Sevinsek mi
üzülsek mi bilmiyorum.Ama evimi ve ailemi özlediğimi itiraf
edebilirim.Üç haftadır yollarda olmak;üstelik zor ülkelerde geziyor
olmak insanı biraz yıpratıyor.
Bugün İngilizlerin 1919 da katliam yaptığı Jalianwala Bağı’na
gidiyoruz.Protesto için toplanan Pencaplıları İngilizler
sıkıştırmışlar.Zira toplandıkları yer üç tarafı kapalı olan bir pazar
yeriymiş sanırım ve tek açık olan yeri de İngilizler kapatınca kötü son
yaklaşmış.İngilizler ateşe başlayınca bir kısmı ilk anda ölmüş.Bir kısmı
ise kurtulmak için kuyuya atlamış.Ve bu sebeple 1200 civarında insan
ölmüş.Tabi İngilizler bayağı tepki toplamışlar.
 |
JALIANWALA BAĞI'NDA İNGİLİZLERİN KURŞUN İZLERİ |
Bunun sonucunda Tagor bile İngiltere Kralına mektup yazmış.Bu mektubu
müzede görmeniz mümkün.Bu bağ o günden beri olduğu gibi
korunmuş.Gezerken atılan kurşun izlerini görebilirsiniz.
Fakat bindiğimiz tren bizi bayağı zorladı.Zira hamamböcekleri bizi
uğurlamaya kalktılar diye düşünüyorum.Her yerden hamamböceği fırlayan
bir trende bunca zaman geçirmek bizi zorlayacak.Başa gelen
çekilir.Jaipur hemen bize gel diyoruz.
JAIPUR 1.GÜN:
Zor mu zor bir tren yolculuğu sonunda Jaipur'a varıyoruz.Bütün gece
trende hamam böcekleri bizi uğurlar gibiydi.Sanki son yolculuğunuzu
unutmayın der gibilerdi.Unutulmaz bir gece geçirdiğimi itiraf
etmeliyim.Sonunda tren yolculuklarımız bitti.Ruhumun aşırı bunaldığını
hissedebiliyorum.
Son kez bavullarımızı trenden indiriyoruz.İstasyondan motorikşalarla
otelimize geliyoruz.Son otelimiz gerçekten de güzeldi.Sanki yorulan
ruhumuzu dindirmek için güzel bir bahçesi vardı.Odalarımıza yerleşip
Jaipur'da ilk gün için turumuza başlayacaktık.
Ama daha önce pembe şehir Jaipur'dan biraz bahsedelim ,ne dersiniz?
Jaipur'un
ismi kurucusu Mihrace II. Jai Singh'den geliyormuş.Kendisinden önceki
hükümdarların Moğollarla iyi ilişkileri olmasına rağmen 1727 yılında
Moğolların zayıfladığını anlayınca Amber Kalesinden aşağılara inmeye ve
burada bir şehir kurmaya karar vermiş.Ve Jaipur eski hint yazıtlarında
görülen bir geometrik desen olan Shilpa biçiminde yapılmış.Ve aynı
zamanda Jaıpur'un gözlemevi Jantar Mantar'ı da kurmuş.
Jaipur Hindistan'ın Rajasthan eyaletinin başkenti.Bir diğer ismi ise
pembe şehir.Bu söylemin sebebi şehirdeki yapılarda kullanılan taşın
pembe olması.Jaipur'un bir diğer özelliği ise değerli taşları.
Biz Jaipur'u gezmeye City Palace'dan başlıyoruz.Daha girmeden yılan
oynatıcıları sizi hemen karşılıyor.Biz de bunlardan biri ile fotoğraf
çektiriyoruz.City Palace şehrin tam ortasında koca binaları ve bahçeleri
ile büyük bir araziye sahip.Baştan sona gezmeye çalışıyoruz.Ama
günlerin yorgunluğu üzerimizde kendini hissettirmiyor değil.
 |
BİR KOBRAYI SEVMEMİN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİNİ TATMAK |
Gezerken girişlerden birinde Mihracenin İngiltere'ye
giderken Ganj'ın suyunu götürdüğü kocaman gümüş çanakları görüyoruz.Bu
tanklar rekorlar kitabına girmiş.Sanırım 2 ton kadar da su
alıyormuş.Buradaki müzeleri gezip çıkıyoruz.
 |
CİTY PALACE'NİN İÇİNDEN GÖRÜNÜM |
 |
CİTY PALACE'NİN İÇİNDEN BAŞKA BİR GÖRÜNÜM |
Aşağıdaki bölümlerden birinin girişinde bir al ve yüz falcısı görüp
hemen fallarımıza baktırıyoruz.Hindistan'da el falı çok önemli.Her yerde
karşınıza çıkacaktır.Falcımız önümüdeki yıl hayatımın tamamen
değişeceğini söyledi.Bakalım gün ne getirecek?
 |
SÖYLE BAKALIM NE GÖRÜYORSUN? |
City Palace'dan çıkıp hemen karşıdaki Jantar Mantar'a gidiyoruz.Jantar
Mantar da Mihrace tarafından yaptırılmış.Fakat sanırım Mihrace'nin
astronomiye merakı hükümdarlıktan daha fazlaymış.Birçok yerde toplam 5
gözlemevi yaptırmış ama en büyüğü burasıymış.Aslında burası bir sanat
sergisi gibi bir yer.İçeride güneş saatleri,her burcu temsil eden
bölümler var.Biz de gruptakilerle kendi burcumuzu temsil eden yapıların
önünde fotoğraf çektirdik.
 |
BURASI YENGEÇ BURCUNUN BÖLGESİ |
Buradaki en önemli yapı ise 30 metre yüksekliğindeki güneş saatiymiş.Çünkü zamanı yarım dakika kadar hassasiyetle ölçebiliyormuş.
 |
JANTAR MANTAR'DA DERSLER DEVAM EDİYOR |
Bu ilginç yapıdan ayrılarak çarşıdaki dükkanları gezmeye
yöneldik.Aslında Zafer Bey'in bir arkadaşı olan gümüşçü dükkanına
gittik.Ama gümüşler oldukça pahalı ve orjinalde değildi.Kimse bir şey
almadı.Dükkanların karşısında Jaipur'un ünlü binalarından biri
vardı.Havamahal.
 |
HAVAMAHAL |
Havamahal'ın anlamı "Rüzgarlar Sarayı" demekmiş.Kral ailesindeki
kadınların ve önemli kişilerin şehri gözlemesi için yapılmış bir ön
cepheden oluşan bir yapı burası.Ön cephesi 5 katlı olmasına rağmen
arkada 2 kat olarak gözüküyor.
Hava
yağışa teslim olmadan bulunduğumuz yerden aracımıza binerek şehri
yukarıdan gören kaleye gittik.Burası fazla özelliği ve bakımı olmayan
bir yer.Zaten biz de fazla vakit harcamadan gezdik.İçimizden birisi
ayağını incitince burası biraz tadımızı kaçırdı.
 |
KALEDEN JAIPUR'A BAKMAK |
Tekrar aracımıza atlayıp şehrin biraz dışında bulunan maymun tapınağını
görmek için yola koyulduk.Gittiğimiz yer çok ilginçti.Tapınağa doğru
giderken her türlü hayvanı özellikle maymunları görmeniz mümkün.
 |
YOL ÜZERİ BÜTÜN HAYVAN ÇEŞİTLERİ |
Ve yol üzerinde maymunlara atmanız için yiyecekler satılıyor.Bazen
yanınızdan motorlarla geçen insanlar ,yere muz atıyorlar.Bunu sebebini
sorup öğrendim.Meğer insanlar adaklarını bu şekilde yerine
getiriyorlarmış.
 |
MAYMUN TAPINAĞI'NA DOĞRU GİDERKEN GÖRDÜĞÜMÜZ SADULARDAN BİRİ |
 |
TAPINAĞA DOĞRU GİDERKEN ŞİRİN BİR MAYMUN |
 |
KAFAYI BULMUŞ SADULARDAN BİRİ DAHA |
 |
BURASI MAYMUN TAPINAĞI RAHAT BIRAKIN BİZİ |
İlerledikçe maymun sayısı ve yere atılmış adak sayısı iyice arttı.Bu
arada tapınağa ulaşmak için önce bir kaleyi tırmanır gibi yükseldik
sonra da muhteşem bir manzarayla inişe geçtik.
 |
MAYMUN TAPINAĞININ MUHTEŞEM MANZARASI |
Ara sıra karşımıza kafayı bulmuş sadular çıktı.Maymunlar oldukça şirin.Hele minik olanlarına bakmaya doyamıyorsunuz.
 |
HAYAT İÇİNCE GÜZEL |
Sonuda tapınak iyice gözükünce dikkatimiz maymunlardan tapınağa
kayıyor.Oldukça doğal bir ortam burası.Manzara çok güzel.Burası bir
çeşit doğal park gibi.Etrafta sürüyle tavuskuşu görmeniz mümkün.İşçi
kadınlar,sucu kadınlar ve fotoğraf çektiğiniz için ceza kesen
görevliler.
 |
BİR SU SATICISI KADIN |
 |
FOTOĞRAF ÇEKTİĞİNİZ İÇİN PARA ÖDEMEK ZORUNDASINIZ |
 |
İŞÇİ KADINLAR HER YERDE |
Herşey orjinal anlayacağınız.Ama Hindistandayız öyle değil mi? İnsan
bu ülkede neye uğradığını şaşırıyor.Burada neler oluyor diye bağırasım
geliyor.Kafamın bu kadar gözleme ,gözlediklerimi kaydetmeye
yetemeyeceğini düşünüyorum ara sıra.
Maymun tapınağından çıkıp Jaipur şehir merkezinde bir alışveriş
merkezine gidiyoruz.Biz bayanlar merkeze dağılıyoruz.Herkesin hint
bayanlarının giydiği KURTİ'den alası var.Herkes renk renk alıyor.Ve bir
cafede uzun günün yorgunluğunu atıyoruz.Hemen dibimizde bir falcının
masasında oturduğunu farkediyorum .Alışveriş merkezinin ortasında bir
falcı ancak Hindistan'da olur.
 |
ALIŞVERİŞ MERKEZİNDE EL FALI |
Hintlilerin alışveriş merkezleri oldukça gürültülü.Benim gibi
ülkesinde bile bu merkezlere gitmeyen biri için oldukça çekilmez geliyor
bir süre sonra.Oldukça yüksek sesle yapılan müzik yayınına bir de
insanların sesi eklenince insanın bu ortamdan kaçası geliyor.Biz de
fazla oyalanmadan çıkıyoruz.
 |
EĞLENCE KÖYÜNDE BİR DANSÇI KIZ |
Akşam bir eğlence köyüne gidiyoruz.Dans eden köylü kızlar,iplerde
yürüyenler,ilizyonistler aklınıza ne gelirse var burada.Benim en çok
hoşuma giden kendinizi gerçekten Asyada hissetiren anlatımıyla
ilizyonistin gösterisi oldu.
 |
EĞLENCE KÖYÜNÜ TERCİH EDENLER SADECE BİZLER DEĞİLİZ |
Uzun günün sonu otelde biter.Gözlerimin şahit olduğu bunca eksantrik
olayı bir şekilde kayıt etmem gerekiyor.Bilgisayarımın başına çöküyor ve
kayda başlıyorum.
JAIPUR 2. GÜN:
İşte
uzun yolun sonuna geldik.Bugün Jaipur'da dolayısıyla da Hindistan'da
son günümüz.Sanki 15 gün değil de aylar geçti.O kadar çok şey gördüm ve
tanık oldum ki.Zihnim zamanda yolculuk yapmış gibi hissediyorum.Bugün
planımız oldukça rahat hatta vakit nasıl geçer onu düşünüyorum şimdiden.
Sabah kahvaltı yaptıktan sonra doğru Amber Fort'a gidiyoruz.Amber Fort
Jaipur'un 11 km dışında bir saray.Jaipur'u kuran mihracenin en eski
sarayıymış burası.Burası 1592'de Ekber'in ordusundaki bir komutan
tarafından yapılmış.Daha sonra Jai Singh tarafından genişletilmiş.Kale
yüksek kayaların üzerine kurulmuş.Kaleye çıkarken isteyenler file
binerek çıkabilirler.Biz kişi başı 450 rupi vererek şirin mi şirin bir
fille yukarı çıkıyoruz.İsmi VULVUL.Çok şeker bir fil.
 |
AMBER FORT'A DOĞRU VULVUL'UN ÜSTÜNDEYİZ |
 |
FİLİMİZİN SÜRÜCÜSÜ KALİ |
Hayatımda ilk defa file binmenin şaşkınlığı içerisindeyim.Filimiz
kalenin yokuşunu aheste aheste alırken biz de bulunduğumuz anın tadını
çıkartıyoruz.Zaten yaklaşık 10 dakikalık bir seremoni bu.Kaleye çıkınca
filimiz Vulvul bir standa yaklaşıyor ki biz rahat rahat inelim.İndikten
sonra kalemizi gezmeye başlıyoruz.
 |
KALE PEMBE TAŞLARIYLA İÇİNİZİ ISITIYOR |
 |
KALEDEN BAKTIĞINIZDA KARŞINIZDA ÇİN SEDDİNİ ANDIRAN GEÇİTLER GÖRECEKSİNİZ |
 |
KALEYİ GEZEN BİR HİNTLİ AİLE |
 |
KALENİN TEMİZLİKÇİLERİ |
 |
HİNDULARIN DEĞERLİ TULSİ AĞACI |
Kaleden manzara gerçekten çok hoş.Bir süre gezip inişe
geçiyoruz.Kaleyi gezmeye gelenler arasında bir grup öğrenciyi de
görüyoruz.
 |
KALEYİ GEZMEYE GELMİŞ BİR GRUP ÖĞRENCİ HOCALARINI DİNLİYOR |
İnişi tamamlayıp geldiğimiz yoldan her zamanki gibi motorikşalarla dönüyoruz.
 |
ÜSTÜNDEN HİÇ İNMEDİĞİMİZ MOTORİKŞALARIMIZ |
Grubumuz içinden üç arkadaşımız 1-2 saat içinde Nepal'e geçiş
yapacaklar.Otele dönüp onlardan ayrılıyor.Günü düşüncelerimzize dalarak
geçiriyoruz.Akşam biz de Jaipur'un küçük mü küçük hava alanına
vardığımızda yorgunluk mu,hasret mi,gördüklerimizin şaşkınlığı mı
bilmiyorum.Tarif edemediğim duygular içindeyim.Ama tek bildiğim bir şey
var uzun süre gördüklerimi düşünecek,düşünmek zorunda kalacağım.
Yolumun Hindistan'ın başka bir köşesine tekrar düşmesi umuduyla ben dönerken de NAMASTE demek istiyorum.
Yazımın sonunu her gezinin sonunda olduğu gibi bu gezi için okuduğum
kitaplarla kapatmak istiyorum.Hepsinin çok faydasını gördüm.
HİNDİSTAN GEZİSİ İÇİN OKUDUĞUMUZ KİTAPLAR
- HİNDİSTAN GEZİ REHBERİ--Zafer BOZKAYA
- NAMASTE-HİNDİSTAN YOLCULUĞU--Özcan YURDALAN
- BÜYÜLÜ BİR YOLDA--Işıl ÖZGENTÜRK
- BATI DOĞU'DAN BAŞLAR--Mebuse TEKAY
- YUVARLAK DÜNYANIN 4 KÖŞESİ--Bülent DEMİRDURAK
- KATMANU'DA EV HALİ--Elif KÖKSAL
- GÖLGEM EKVATOR'DA KALDI--Mustafa ANDIÇ
- YEDİ İKLİM,DÖRT KITA--Ali NAR
- HİNDİSTAN,ASYA'NIN YENİ GÜCÜ--Yılmaz TEZKAN
- SONSUZ ADALETİN MUHASEBESİ--Arundhati ROY
- KÜÇÜK ŞEYLERİN TANRISI--Arundhati ROY
- BİLGELİK GİZEMİ HİNDİSTAN--Ben ARAS
- GANDİ VE MİRA--Sudhır KAKAR
- BÖLGESEL GÜÇTEN KÜRESEL GÜCE HİNDİSTAN--Tolga Barış KILIÇKAP
- HİNT GECE MÜZİĞİ--Antonio TABUCCHİ
- PAKİSTAN,HİNDİSTAN ÖYKÜLERİ--ANONİM
- HİNDİSTAN BENİ ÇAĞIRDI--Neslihan KAYALAR
- HİNDİSTAN GÜNLÜĞÜ--Aylin SAYIN
- HİNDİSTAN--Bülent DEMİRDURAK
- HİNDİSTAN'A BİR GEÇİT--E.M.FORSTER
- KAYBIN TÜRKÜSÜ--Kiran DESAİ
YENİ BİR GEZİ ,YENİ KÜLTÜRLER ,YENİ BİR BEN İÇİN TEKRAR NAMASTE...
Yorum Gönder Blogger Facebook
DİKKAT!
(:
:((
=D>
:-O
S
Emoticonİfadeler şekiller, jpg, gif, png,bmp formatlarında resim, foto, video, müzik ekliyebilirsiniz.Resim eklemek için-- [img] resim linki [/img] // Müzik eklemek için :-- [nct]Müzik linki [/nct] Youtube Video ekleme:-- [youtube] Youtube Video Link [/youtube] Link kapanış kutucukların arasına boşluk bırakın
***KÜFÜR HAKARET İÇEREN YORUMLAR SİLİNECEKTİR***
Gülen ifade eklemek için işaretleri kullanın
Click to see the code!
To insert emoticon you must added at least one space before the code.