Geçenlerde bir iş için Bakırköy'e gittim, randevuma vakit vardı, erken gelmiştim. Biraz dolaştım uzun zamandır gelmemiştim Bakırköy'e oturup biryerde çay içeyim bu güzel günün tadını çıkarayım dedim. Türkçü sokakta Pacchi fırın Cafe' yi gördüm güzel bir yere benziyordu, oturdum çayımı söyledim, çayım gelmiştiki tam bir yudum aldım dikkatimi ilerdeki sandalye'ye oturmaya çalışan bir ihtiyar gözüme takıldı, kalkıp yardım etsemmi derken biraz uğraştıktan sonra oturmuştuki tanımıyorum ama pacchi fırın cafe'nin ya sahibi yada yetkili birisi olmalı sanarım, büyük bir zorlukla sandalyeye oturan ihtiyarı yerinden kaldırdı ve kovdu. O yetkili şansın afrasından tafrasından gidişinden belliydi yapacağı.
İhtiyar yavaş yavaş bastonuna tutunarak pacchi fırın cafe' nin tam karşısındaki minik bir çay bahçesinin sandalyesine yine bastonunda yardımıyla biraz uğraştan sonra oturdu, oranın çalışanımı, sahibimi bilmiyorum birisi ihtiyara bir bardak meyeve suyu getirdi verdi. Gördüklerim karşısında içtiğim çay zehir oldu, çayın parasını ödeyip hemen bende karşıdaki minik çay bahçesine gittim oturdum. İkinci, üçüncü hatta dördüncü çayımı söyledim, içimden düşündüm biri kovdu biriside ihtiyar hiç bir şey istemeden getirip meyve suyu ikram etti, iki insan arasındaki farkın notunu siz verin.
İhtiyar yarım saat kadar oturduktan sonra gitti. Beklediğim çok sevdiğim kişiyi arayıp olduğum yeri bildirmiş daha ilk çayımı içerken, ısrarla seni bekliyorum mutlaka gel diye tekrar tekrar üstüne basa basa söylemiştim o çok sevdiğim kişi " İnaşallah" "Tamam" demesine rağmen saatlerce bekledim. Bozuk moralimle birlikte randevuma gittim işimi bitirdim. İhtiyara meyve suyu ikram eden minik çay bahçesine geldim gelsin çaylar gitsin boşlar yine saatler geçti, gelen yok. Canım sıkıldı moralimse iyice bozuldu, sabahki o güzel günden eser kalmamış artık akşamda olmuştu. Daha fazla beklemenin bir anlamıda yoktu. Otobüse bindim giderken gördüklerimi düşündüm. O ihtiyar genç olsaydı, giyimi kuşamı yerinde olsaydı, buyrun buyrun efendim ne yersiniz ne içirsiniz diye pervane olurlardı. İhtiyarlayınca işler değişiyor ne kadar kötü elden ayaktan düşmek, ne kadar kötüymüş gücünü kuvvetini kaybetmek.Boşuna dememiş atalarımız " Kurt kocayınca, köpeklerin maskarası olurmuş"
D.Çelikli
İlgili Aramalar:
İhtiyar yavaş yavaş bastonuna tutunarak pacchi fırın cafe' nin tam karşısındaki minik bir çay bahçesinin sandalyesine yine bastonunda yardımıyla biraz uğraştan sonra oturdu, oranın çalışanımı, sahibimi bilmiyorum birisi ihtiyara bir bardak meyeve suyu getirdi verdi. Gördüklerim karşısında içtiğim çay zehir oldu, çayın parasını ödeyip hemen bende karşıdaki minik çay bahçesine gittim oturdum. İkinci, üçüncü hatta dördüncü çayımı söyledim, içimden düşündüm biri kovdu biriside ihtiyar hiç bir şey istemeden getirip meyve suyu ikram etti, iki insan arasındaki farkın notunu siz verin.
İhtiyar yarım saat kadar oturduktan sonra gitti. Beklediğim çok sevdiğim kişiyi arayıp olduğum yeri bildirmiş daha ilk çayımı içerken, ısrarla seni bekliyorum mutlaka gel diye tekrar tekrar üstüne basa basa söylemiştim o çok sevdiğim kişi " İnaşallah" "Tamam" demesine rağmen saatlerce bekledim. Bozuk moralimle birlikte randevuma gittim işimi bitirdim. İhtiyara meyve suyu ikram eden minik çay bahçesine geldim gelsin çaylar gitsin boşlar yine saatler geçti, gelen yok. Canım sıkıldı moralimse iyice bozuldu, sabahki o güzel günden eser kalmamış artık akşamda olmuştu. Daha fazla beklemenin bir anlamıda yoktu. Otobüse bindim giderken gördüklerimi düşündüm. O ihtiyar genç olsaydı, giyimi kuşamı yerinde olsaydı, buyrun buyrun efendim ne yersiniz ne içirsiniz diye pervane olurlardı. İhtiyarlayınca işler değişiyor ne kadar kötü elden ayaktan düşmek, ne kadar kötüymüş gücünü kuvvetini kaybetmek.Boşuna dememiş atalarımız " Kurt kocayınca, köpeklerin maskarası olurmuş"
D.Çelikli
İlgili Aramalar:
Bahsettigin minik cay bahcesi bakirkoyun 50 yillik pastanesi akfiridir
YanıtlaSilevet orayı biliyorum bende (h)
Sil