8


Erkek veya kız bebek isteyenlere öneri ;

Landrum Shettles adlı ingiliz bir doktorun araştırmaları sonucu geliştirilen, basit, maliyetsiz ve her çiftin uygulayabileceği bir yöntemdir. Bu yöntemin uygulama prensibi, erkek çocuk için kadının yumurtlamasına en yakın zamanda cinsel ilişkiye girilmelidir. Kız çocuk isteyen çiftler ise, yumurtlamadan 3 ile 5 gün önce cinsel ilişkiye girilmeli ve sonra bir daha yapılmamalıdır.

Bu teoriye göre yumurtlamadan 2 gün önce ilişkiye girilirse kız çocuk, yumurtlamadan sonra veya yumurtlama gününde ilişkiye girilirse erkek olacağı iddia edilmektedir. Yine bu yönteme göre, yüzeysel ilişki ile kız, derin cinsel ilişki ile erkek olma ihtimali artmaktadır. İlişki sırasında kadın orgazm olmaz ise kız, orgazm olur ise erkek olma ihtimali yüksek olmaktadır.

Erkek Çocuğa Hamile Kalmak İçin Ne Yapmalıyım

Kimya mühendisi Menan Aysan Kuzanlı ve doktor Recai Yahyaoğlu tarafından hazırlanıp yayımlanan “Alkali Suyla Sağlıklı ve Genç Kalmanın Sırları. Suyun İyileştirici Gücü” adlı kitapta, insan vücudundaki sıvıların asidite ve alkalitelerinin çocuğun cinsiyetinin belirlenmesinde rol oynadığı belirtildi.
Alkali Suyla Sağlıklı ve Genç Kalmanın Sırları. Suyun İyileştirici Gücü

Kitapta şöyle denildi: “Erkeğin spermleri alkali, kadın vajinası ise asidiktir. Erkek kromozomları taşıyan sperm hızlı bir biçimde yol almasına rağmen yaşam süreleri kısa olduğundan vajinanın asidik ortamında ömrü çok kısadır. Buna karşın dişi kromozomları taşıyan sperm yavaş yol almasına rağmen vajinanın asidik ortamında daha uzun süre yaşayabilir. Bu basit sistem uygulanarak erkek veya kız çocuğa sahip olunabilmektedir. Anne ve baba çocuk yapma kararından 1 ay önce PH derecesi yüksek olan alkali su içmeye başlarsa spermler ve vajinanın içerisi daha alkali hale gelir. Böylece erkek çocuk yapma olasılığı yükselmiş olur. Alkali su vasıtasıyla hem erkek spermindeki alkali oran artmış hem de vajinadaki asidik ortam etkisini kısmen kaybetmiştir. Her iki etki karşılıklı olarak birbirlerinin etkinliğini artırmak suretiyle güçlü bir sinerji oluşmasını sağlar.”

Suyun PH derecesi 7′den büyük olmalı

Dr. Recai Yahyaoğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kore’de yapılan bir araştırmada erkek çocuk doğumlarıyla alkali su arasında ilişki bulunduğunun saptandığını belirterek, şunları söyledi:
“Kore’de yapılan bir araştırmada, son yıllarda alkali su içen anne ve babaların yüzde 95 olasılıkla erkek çocuklarının olduğu saptanmıştır. Bu sebeple Kore’de erkek çocuk oranının artması sorun olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu uygulama yüzde 100 sonuç verir diye bir kural yok. Bu yöntemle yüzde 100 erkek çocuk doğar demiyoruz. Sadece suyla cinsiyet belirleme arasında ilişki olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Vatandaşlarımız suyun alkali olup olmadığını PH derecesiyle (asit veya bazik derecesi, sertlik derecesi) anlayabilir. Piyasada satılan hazır suların ambalajlarının üzerinde, içerisindeki kimyasal maddeler ve PH derecesi yer almaktadır.  PH derecesi 7 ve üzerinde olan sular ’alkali su’ olarak kabul edilir. Kısaca erkek bebek isteyen çiftler PH derecesi 7 ve üzeri olan suları tercih etsin. PH miktarı 7’den yüksek olan sular tercih edilirse bebeğin erkek olma olasılığı yüksek olur.

Yapılan bir araştırmada eylül ayında hamile kalan annelerin erkek çocuğa sahip olma olasılıklarının daha fazla olduğu açıklandı.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı tarafından 2 bin 155 anne adayı ile yapılan araştırmada, eylül ayında hamile kalan annelerin erkek çocuğa sahip olma olasılığının yaklaşık iki kat daha fazla olduğu belirlendi.

Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Osman Demirhan, yaptığı açıklamada, anne adaylarına kız ya da erkek çocuk isteyip istemediklerini soran jinekologlar tarafından, Çin takvimine göre annenin yaşı ve gebe kaldığı ayın bebeğin cinsiyeti üzerindeki etkileri konusunda bilgi verildiğini söyledi.

Demirhan, birçok kadın doğum uzmanının tavsiye etmesine karşın bu takvimin açıklanabilir bir bilimsel izahının bulunmadığını ifade etti.

Annenin gebe kaldığı ay, yaşı, bazı çevresel faktörler ile alkol ve sigara kullanımının cinsiyet üzerine etkisi ve önerilen Çin takviminin doğru olup olmadığını ortaya çıkarmak için çalışma başlatıklarını belirten Demirhan, ”Bu kapsamda ÇÜ Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı’na gelen 2 bin 155 anne adayı ile fakültenin Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Genetik Ünitesinde amniyosentez ile bebeğin doğum öncesi cinsiyet tayini ve anket çalışması yaptık” dedi.

Demirhan, araştırmada, anne adaylarının hamile kaldıkları ayın bebeğin cinsiyeti üzerinde Çin takvimi ile ilgili herhangi bir ilişki bulunmadığının ortaya çıktığını ifade etti.

Araştırmada, eylül dışındaki diğer aylarda istatistiksel olarak herhangi bir fark gözlenmediğini kaydeden Demirhan, şöyle konuştu:

”Ancak, eylül ayındaki erkek-kız oranı diğer aylara oranla oldukça yüksek bulundu. Eylül dışındaki diğer aylar esas alındığında, erkek-kız oranı yaklaşık bire bir çıkarken (yüzde 50,5 erkek ve yüzde 49,5 dişi), bu oran eylül ayında erkek cinsiyeti yönünde yaklaşık iki katına yakın bir oranda saptandı (yüzde 64,2 erkek ve yüzde 35.8 dişi). Bu durum, eylül ayında hamile kalan annelerin erkek çocuğa sahip olma şanslarının yaklaşık iki kat daha fazla olduğunu ortaya çıkardı.”

BİYOLOJİK RİTMİN ETKİSİ

Demirhan, eylül ayında ”sıcaklık düşüşü, gün uzunluğunun azalması ve yağışların başlaması” gibi mevsimsel değişikliklerin insanın biyolojik ritminde değişiklik yarattığına dikkati çekerek, ”Mevsimsel ritm canlılarda seks oranını etkilemektedir. Biyolojik ritmde oluşan değişimin, Y kromozomu taşıyan spermin daha hızlı hareketine, dolayısıyla erkek cinsiyet oranın artmasına neden olduğu söylenebilir” dedi.

Demirhan, annenin kaldığı ev, yayla ve yazlık, alkol ve sigara alışkanlıklarının bebeğin cinsiyeti üzerinde herhangi bir etkisinin olmadığını da sözlerine ekledi.

dogaldiyet.com


Gebe kalmak için en uygun şekil
Çok istediğiniz halde gebe kalmakta zorluk çekiyorsanız cinsel ilişki esnasında dikkat edilmesi gereken hususlar var.
Hamile kalmak için en uygun pozisyon, gebe kalmayı kolaylaştırır.
Uzmanlar çocuk sahibi olmak isteyipte bunu başaramayan çiftlere uygun cinsel ilişki teknikleri hakkında doğru bilgi sahibi olmaları gerektiği konusuna dikkat çekiyor.  Buna göre çiftler cinsel ilişki esnasında spermin rahime ulaşmasını kolaylaştırıcı yöntemleri uygulamalı.

İşte uzmanların bu konuda çiftlere verdiği tavsiyeler:

- Spermin vajina içinde en uzun süre kaldığı pozisyonlar gebe kalmak için en uygun olanlardır.

- Misyoner pozisyonunda (erkeğin üstte olduğu) ilişki sırasında ve sonrasında 1 saat süre ile belinizin altına yastık koyarak rahim ağzınızın spermleri daha kolay ve daha uzun süre ile tutmasını sağlarsınız.fakat yastığın aşırı kalın olmaması gerekmektedir.

- Diz dirsek pozisyonundaki beraberlik hamile kalmak için en uygun şekildir.

- Bu şekildeki bir beraberlikten sonra da sırt üstü yatarken belinizin altına 1 saat süre ile uygun kalınlıkta bir yastık koyun.

- Ayakta, oturarak veya kadının üstte olduğu pozisyonlar spermin vajina dışına akışını hızlandırdığı için gebe kalmak için uygun şekiller değildirler.

bugun.com.tr

Neden Gebe Kalamıyorum ?

Gebeliği Engelleyen Noktalar - Gebelik Neden Zorlaşır ?

Neden Hamile Kalamıyorum ?

Genelde 35 yaşından büyük kadınlarda gebeliğin daha zor olduğu bilinmektedir. Çünkü zamanla hormonlar eskisi kadar işlev yapamadıklarından dolayı eskisi gibi çalışamazlar. Ayrıca uzun süreli düzesiz adetlerde gebeliği ortadan kaldıran en önemli faktörlerden birisidir. Bu konuda bir doktora başvurularak ciddi bir tedavi süreci izlenmelidir.

Fazla kilolu veya aşırı zayıf kişilerde de gebelik konusunda sıkıntılar çekildiği ifade ediliyor. Bu sebeple düzenli bir beslenme şekli izlenerek ideal kilonuza sahip olmaya çalışmalısınız. Bu etmen her iki partner içinde geçerlidir.

Genital organlarda veya üreme sisteminde oluşan enfeksiyonlar da gebeliği engeller. Bu enfeksiyon her iki partner içinde ayrı ayrı olarak incelenmelidir. Çünkü erkekte olan enfeksiyon gebe olacak kişiye etkiler. Bayanda oluşan enfeksiyon yada çeşitli vajinal ağrılar zaten gebe kalımını büyük ölçüde azaltacak ve hamileliği engelleyecektir. Bu sebeple hiçbir problemin olmadığı zamanlarda cinsel ilişkiye girilmesine dikkat edilmelidir.

Üreme sistemi hastalıkları dışında kişide kronikleşmiş çeşitli sağlık problemleri de gebeliği zorlaştırıcı faktörlerdendir. Bu konuda en büyük sorunlar guatr hastalığı, şeker hastalığı, kalp ve damar hastalıkları ve karaciğer hastalıklarıdır.

Bazı bayanlar ilk gece korkusundan dolayı yaşanılan ilk gecede yeterince orgazm olamadıkları ve acı çektikleri için daha sonra ki cinsel ilişkiye sıcak bakmamaktadırlar. Eşin yoğun isteği ile girilen isteksiz cinsel ilişkiler sonucunda ise gebelik konusunda sıkıntılar çekilir.
ashlandeagles.com

Gebeliği engelleyen faktörler

Bir takım sağlık problemleri kadınların gebe kalmasına engel olabiliyor......

 Hamilelik bazen çok kolay elde ediliyormuş gibi görünse de oldukça karmaşık bir dizi olayın bir ahenk içinde işlemesi ile gerçekleşir.

Ama bazı sağlık problemleri bu muhteşem biyolojik yolculuğa engel olabiliyor. Bunların kadın ve erkek arasındaki dağılımı hemen hemen eşittir. Çiftlerin 1/3’ünde kadında, 1/3’ünde erkekte, 1/3’ünde ise her ikisinde sorun bulunur.Konu ile ilgili Kadın Hastalıkları-Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op.Dr.Numan Bayazıt bebek sahibi olmanıza problem olan engelleri açıklıyor.

Erkeğe Bağlı Nedenler;
Spermiogram testi ile tanı konur. 2-5 gün dinlendikten sonra genellikle masturbasyonla sperm verilir. Spermlerin sayısı, hızı ve şekli değerlendirilir. Yapımı beyinden gelen hormonal uyarılarla testisde olup kanallar vasıtası ile dışarıya taşınır. Buna göre erkek faktörüne bağlı problemleri 3 ana bölümde düşünebiliriz.

1)Hormonal bozukluklar.
2)Testislerde sperm yapımının bozuk olması.
3)Yapılan spermin taşındığı kanallardaki tıkanıklıklar.

Genetik bozukluklar, inmemiş testis (kriptoorşidizm), testis ve sperm kanalı iltihaplanmaları (kabakulak orşiti), ağır esrar-alkol-sigara kullanımı, radyasyon,kemoterapi-radyoterapi,uzun süreli ısıya maruz kalma ve çeşitli ilaçlar neden olabilir. Ancak olguların büyük çoğunluğunda bir neden bulunamaz. Nedeni bulunabilenlerin ancak %10’dan daha az bir kısmı ilaçla veya operasyonla düzebilir.Bu nedenle genellikle eldeki mevcut spermle ne yapabileceğimize karar vermek zorunda kalırız.Bu da sorunun ciddiyetine göre aşılama veya mikroenjeksiyon olmaktadır. Menide hiç sperm yoksa microTESE operasyonu ile testisten sperm bulmak gerekir. Azoospermi adı verilen bu durumda sperm bulma olasılığı %60’tır.

Kadına Bağlı nedenler;

-%40 Yumurtlama Problemi (En sık görülen Polikistik Over Sendromu)
-%40 Kanal Tıkanıklığı
-%10 Açıklanamayan
-%10 Diğer (Myomlar,Endometrium,Rahim ağzı tıkanıklığı gibi…) nedenlerden kaynaklanır.

Yumurtlama problemleri seyrek adet görme veya hiç adet görememe şeklinde olabileceği gibi sık adet görme şeklinde de kendini gösterebilir. En sık karşımıza çıkan şekli PCOS’dur (Polikistik Over Sendromu ).

Yumurtlama düzensizliğine yol açan diğer problemler;
-Tiroid Hastalıkları
-Yeme Bozuklukları(anorexia)
-Aşırı kilo kaybetmek veya almak
-Obesite
-Hiperprolaktinemi
-Hipofiz tümörleridir.

Bu hastalıkların tanısının konulması infertilite probleminin çözülmesi kadar kadının genel sağlık durumunun düzeltilmesi ve uzun süreli olumsuz etkilerden korunması açısından da gereklidir.

Yumurtlama problemi yaşanabilen diğer durumlar erken menopoz ve hypogonadotropik hypogonadizmdir. Bu ikisi FSH –E2 testi ile kolayca ayırt edilir. Hypogonadotropik hastalar beyinden gerekli hormonlar salgılanmadığı ve dolayısı ile yumurtlama olmadığı için adet görmezler. Kandaki FSH düzeyi çok düşüktür.Bu durumda dışardan verilen menogon ve benzeri ilaçlarla yumurtlama sağlanır.

Tubal Faktör:
Enfeksiyon, endometriosis, appendisit,kronik iltihabi bağırsak hastalıkları nedeniyle (Chron,ülseratif kolit) geçirilmiş operasyonlara bağlı olarak kanallar tıkanabilir.

Histerosalpingografi (HSG) geleneksel ve standart tanı yöntemidir. Jinekolog veya radyolog tarafından çekilebilen bu röntgen filmi her zaman doğru sonuç vermez. Açık olan tüpler kanallardaki kasılmaya bağlı olarak kapalı görünebileceği gibi normal olmayan tüpler açık gibi de görünebilir. İhtiyaç duyulduğunda Laparoskopi yapılabilir.

Diğer faktörler:
Rahim içindeki Polip,Myom ve yapışıklıklar(iltihabi veya kürtaja bağlı),rahim ağzındaki doğumsal veya sonradan operasyonlara bağlı gelişen anormallikler gebeliği engelleyebilir.Bu sorunların büyük kısmı histeroskopik operasyonlarla düzeltilebilir.Rahim ağzı ile ilgili problemler IUI(aşılama) yolu ile aşılabilir.

ENDOMETİOSİS:

Rahim içini döşeyen ve embriyonun tutunduğu endometrium isimli dokunun rahim dışında bulunmasıdır.

Daha çok yumurtalıklar ve kanallarda görülür.

En sık yarattığı şikayetler;
- Kasık ağrısı,
- Adet sancısı,
- İlişkide ağrı,
- İnfertilitedir

Endometriosisli kadınların %30-50’i değişen derecelerde infertilite sorunu yaşamaktadırlar.
Şikayet ve muayene bulguları doktorunuzun endometriosisten sadece şüphelenmesini sağlar. Çikolata kisti adı verilen büyük kistlere neden olduğunda ultrasonla tanısı konulabilir. Kesin tanı laparoskopi ile konulabilir

Kadının Gizli Derdi Vaginismus;

Vajinismus, vajina girişini çevreleyen kasların istemdışı olarak kasılarak cinsel birleşmenin acılı olması ya da birleşmenin gerçekleşememesidir. Vajina girişini çevreleyen baskın kas grubu ";Pubik Kaslar";olarak adlandırılır, bunlar düz kas grubudur ve refleks olarak çalışırlar. Vajinismusda yaşanan kasılma istem dışıdır ve asla kadının kendi kontrolünde değildir.

Vaginismus da cinsel ilişkiyi imkansızlaştırdığı için tek başına hamileliği zorlaştıran bir durumdur. Vajinismus hastası çoğu kadın ilişkiye girememekten ötürü yoğun utanç duygusu hisseder ve sıkıntılarını paylaşmak istemezler. Durumu başkalarına anlatmak onları rahatsız edebilmektedir.Bebek sahibi olmak isteyen çiftler Vaginismus durumunda vakit kaybetmeden psikolojik yardım almak kişinin bundan sonraki yaşam ve cinsel yaşam kalitesini arttırır.

Stres’te bir faktör;

Bu karmaşık olaylar dizisi içinde psikolojik faktörlerin önemli olduğu düşünülmektedir. Vücutta salgılanan stres hormonları beyinden salgılanan hormonların salgılanma düzenini etkiler. Beynin Hipatalamus bölgesinden salgılanan ile hipofiz bölgesinden salgılanan FSH ve LH gibi yumurta gelişiminde çok önemli olan hormonların düzen içinde salgılanmasını sağlayan GnRH adı verilen hormon, stresten önemli ölçüde etkilenir. GnRH salgılama düzeninin değişmesi yumurta gelişimini olumsuz etkileyebilir. Stresi azaltmanın en iyi yolu dikkati başka yöne kaydırmaktır. Kişinin kendisini rahatlatan uğraşlara yönelmesi (resim, müzik, el sanatları vb…), ağır olmayan egzersiz, yoga, bahçe işleri gibi rahatlatıcı fiziksel çalışmalar yapması en çok tavsiye ettiğimiz yöntemlerdir.

Önce üretkenliğinizi test edin;

Bebek sahibi olabilmek için bayanlarda üretkenlik miktarı büyük önem taşımaktadır. Kısırlığın belirtilerinden biri olan üretkenlikte azalmayı artık evinizde yapacağınız testler ile belirleyebilirsiniz. Zorlu bir süreç olan kısırlığın ilk aşamasında Babystart FertilCheck Kadın Kısırlık Testi, kadınlarda biyolojik doğurganlık zamanının bir göstergesi olan seks hormonunu ölçer. Evde rahatlıkla uygulanabilen bu test idrarla yapılmaktadır.

Jinekolojik Muayeneyi İhmal Etmeyin

Hamile kalmak isteyen kişilerin öncelikle bir jinekolojik muayeneden geçerek, gebelik öncesi yapılması gereken smear gibi muayeneleri olmaları, muayene sırasında tespit edilen hastalıkların ve aile öyküsüne bağlı problemlerin önceden tespit ve tedavi edilmesi hamileliğin sorunsuz geçmesine yardımcı olur. Hamileliğe hazırlanıldığı dönemde bazı alışkanlıkların değiştirilmesi de önerilen bir konudur. Gereksiz stres yapmadan doğru zamanlarda ilişkinin programlanması, ama bunu bir zorunluluk ve görev haline dönüştürmeden yapılması hamilelik şansını arttır.
karadenizgundem.com

Bu tür spermler çocuk yapamıyor!
Spermlerin bir özelliği bazılarında olmayınca hamileliği sağlama ihtimali de çok azalıyor.

Sperm hücreleri, kadın bağışıklık sistemini sorunsuzca geçmesini sağlayan protein bir kılıfa sahip. Spermlerin üzerinde bu kılıfın olmaması, erkeklerde kısırlığın en büyük nedenlerinden biri olabilir. Çünkü kılıfı olmayan spermlerin rahim sıvısı içerisinden geçerek yumurtayı dölleme ihtimali daha az.

Kısırlık, yani korunmadan girilen ilişkiden sonraki 12 ay içerisinde hamile kalamama durumu, dünya üzerinde çiftlerin %10 ile 15'ini etkiliyor. Bu oranın yarısı erkeğin kısırlığına bağlı. Ancak Her 10 vakadan 7'sinde sperm sayısı ve kalitesi yüksek olmasına rağmen problemin neden kaynaklandığı bilinmiyor.

Kaliforniya Üniversitesi'nden Gary Cherr, 500 Çinli yeni evlenmiş çift üzerinde incelemeler yaptı. Sonuçlara göre, erkeklerde protein bazlı bir sperm kılıfı olmadığında eşlerinin hamile kalmasının ihtimalinin çok az olduğu görüldü. Bu kişilerin eşleri hamile kalsa bile doğum yapma ihtimali %30 daha az.

Cherr, " Erkek sperm hücrelerinin neden kadın biyolojisi tarafından yabancı bir madde olarak algılandığı ve anında yok edildiği gizemini koruyordu. Ancak şimdi bu protein kılıfının kadınların doğal savunma mekanizmasını geçmek için gerekli olduğunu düşünüyoruz" dedi.

Kılıfsız spermler

Cherr ve ekibi, protein kılıfının yokluğuna sebep olan genetik bir mutasyon tespit etti. Bu mutasyon, (DEFB126 olarak biliniyor) çekinik bir yapıya sahip ve dünya üzerindeki çoğu erkeğin taşıdığı bir gen. Ancak erkeklerin 1/4'ünde bu mutant genin 2 kopyası bulunuyor.  Bu kişilerde de kılıfsız sperm üretimi gerçekleşiyor.

İngiltere Leicester Üniversitesi'nden Edward Hollox ise," Yine de bu durum erkeğin kesinlikle kısır olacağı anlamına gelmiyor.  Bu kişilerde sadece "azaltılmış doğurganlık" söz konusu oluyor ve tüp bebek gibi yöntemlerle eşlerinin hamile kalması sağlanabiliyor," dedi.

Cherr ," Bu tür bir mutasyonun tanımlanması çok daha kolay bir yöntemle yapılabilir. Bu sayede dünya üzerindeki pek çok çiftin bebeğe kavuşma hayali de uzun süren bir çaba sürecine gerek kalmadan gerçekleşebilir," dedi.
BUGÜN

Kısırlık yapan sinsi hastalık
Bu hastalık erkekleri 18-30 yaş arasında vuruyor. Dikkat edilmezse seks hayatını tepe takla etme riski var.


  Kısırlık şikayeti ile başvuran erkeklerin yüzde 40’ında varikosel tespit edildiğini söyleyen Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Coşkun Şahin, “Genelde 18-30 yaş grubunda görülüyor. Belirtisi olmadığı için birçok erkek bu anormalliğin farkında dahi olmuyor. Fakat bu sinsi hastalık, ileriki yaşlarda bir erkeğin kabusu haline geliyor” dedi.

Doç. Dr. Coşkun Şahin, varikoselin, testisi saran toplayıcı damarların genişlemesiyle oluşan ve doğuştan bir damar anomalisi olduğunu söyledi. Varikoselin ergenlik yaşlarında ortaya çıkmaya başlayan ve zaman ile ilerleyen bir toplardamar hastalığı olduğunu belirten Şahin, “Varikosel testislerde sıcaklık artışı ve toplardamardaki kanın organa geri akımı sonrası mikro dolaşımı etkileyerek sperm üretimini bozar; sayı, hareketlilik, yapı ve kromozomal yapıya etki sonucu dölleme kapasitesini olumsuz etkiler. Görülme sıklığı toplumda yüzde 25 olup, 18-30 yaş grubunda en fazladır. Bazı erkeklerde sperm yapım bozukluğu dışında, testiste veya kasık bölgesinde ağrı olabilir” dedi.

PSİKOLOJİK SORUNLARI BERABERİNDE GETİRİYOR

Hastalığın daha çok kısırlık nedeni ile yapılan araştırmalarda tesadüfen ortaya çıktığından bahseden Coşkun Şahin, “Belirtisi olmayan bir hastalıktır. Birçok erkek, bu anormalliğin farkında dahi olmayabiliyor. Fakat bu sinsi hastalık, ileriki yaşlarda bir erkeğin kabusu haline geliyor. Psikolojik sorunları da beraberinde getiriyor. Kısır olan bir erkek kendini yetersiz hissediyor ve güveni azalıyor” diye konuştu. Kısırlık şikâyeti ile başvuran erkeklerin yüzde 40'ında varikoselin tespit edildiğini ifade eden Coşkun, şunları söyledi: “Her varikosel kısırlık yapmaz ama kısırlık nedeniyle üroloji kliniklerine başvuran hastaların birçoğunda varikosel mevcuttur. Genellikle sol tarafta olur. Tıpkı bacaklardaki varisler gibi testislerin üst tarafında genişlemiş, kıvrımlaşmış toplardamarların varlığı söz konusudur. Ağrı ve şişlik yapabilir ancak her zaman olmayabilir. Bazı durumlarda kişi kendini muayene ettiğinde fark edebilir. Genelde bir üroloji uzmanının muayenesi sonucu ortaya çıkar.”

YANLIŞ YAPILAN AMELİYAT TESTİSTE KÜÇÜLME YAPIYOR

Doç. Dr. Coşkun Şahin, varikoselin tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğunu söyledi. Basit bir ameliyatla sorunun ortadan kalkacağını dile getiren Şahin, “Başarılı tedaviyle en olumlu neticelerin alındığı erkek kısırlığı sebebidir. Basit olmakla birlikte çok fazla dikkat edilmesi gereken bir ameliyattır. Usulüne uygun yapılmadığında testiste küçülme, yeniden varikosel oluşumu, torbada su toplanması gibi istenmeyen durumlara yol açabilir. Çünkü ameliyatta sadece toplardamarların bağlanması gerekirken bazen atardamar ve lenf damarları da birlikte bağlanabilmektedir. Bu durumun önlenmesinde en etkili yöntem mikrocerrahi yöntemin kullanılmasıdır. Bu yöntemde ameliyat sahası 4-6 kez büyütülmekte, testise giden bütün oluşumlar (atardamar, toplardamar, lenf damarları, sperm kanalı) rahatça ayırt edilmekte ve diğer damarlara zarar vermeden sadece toplardamarlar en küçük boyutuna kadar bağlanabilmektedir. Böylece hem komplikasyonların önüne geçilmiş hem de nükslerin önlenebildiği etkili bir varikosel ameliyatı yapılmış olur” ifadesini kullandı.


SIKI İÇ ÇAMAŞIRI GİYMEYİN!

Erkeklerin ergenlik döneminden itibaren kontrol amaçlı yılda bir kez mutlaka ürologa  gitmesi gerektiklerinden bahseden Şahin, varikosel oluşmaması için alınması gereken önlemleri de şu şekilde açıkladı:

-Uzun süre ayakta durmamaya dikkat edin. Eğer gün boyunca fazla ayakta kalmışsanız, bir süre mutlaka ayaklarınızı yükseğe kaldırarak dinlenin.

-Testis torbasındaki kan drenajını önleyen hareketlerden ve egzersizlerden mutlaka kaçının.

-Testis ve torbanın hareketini önleyen kot gibi dar pantolon ve sıkı iç çamaşırı giymeyin.

-Ağır spor ve egzersizlerden kaçının, yük kaldırmayın.
Bugün

Varikosel

            BİTKİLERLE TEDAVİSİ

Varikosel tedavi sürecinde fayda sağlayan bitkilerin  bazıları.  İşte varikosel tedavi edici bitkiler ...

At Kestanesi Özellikleri : Acı madde, tanen, saponinler, aesculin ve aescın denilen 2 glikozid mevcuttur. Tohumda bunlara ek olarak nişasta, şeker ve yağ da bulunur. 15-20 metre uzunluğunda, kalın gövdeli, baharda beyaz çiçekler açan yeşil meyveli bir ağaçtır. Memleketimizin her tarafında yetiştirilen bitki, Avrupa, Anadolu, Orta ve Güney Asya ülkelerinde yabani olarak bulunmakta, ayrıca park ve bahçelerde süs bitkisi olarak üretilmektedir. Bitkinin meyveleri olgunlaşınca, yeşil renkli dikenli kabuk yarılır ve içinden bir veya üç adet parlak koyu kahverengi tohum düşer. "Atkestanesi" adı verilen bu meyve çok şifalıdır. Eczacılıkta iltihap giderici ilaçların yapımında kullanılır Önerilen Hastalıklar : İltihap kurutucu etkisi vardır. Vücudun tüm organlarında meydana gelen iltihapları kurutur. Kılcal damarların çatlamasını ve kanamasını iyileştirir, iç kanamalarda da etkilidir. Bacaklarda meydana gelen varisler ve basur için uygulanabilir. Öksürüğe faydası vardır. Göğsü yumuşatır. Kestaneler parçalanıp kaynatılır ve bal ile tatlandırılıp içilmeye devam edilirse, soğuk algınlığına ve nefes darlığına iyi gelir. Hazımsızlığı önler, kan dolaşımını güçlendirir, atardamar iltihaplarını giderir. Kullanım Şekli ve Dozu: Sonbaharda yere düşen atkestaneleri, dış kabuklarından arındırılarak ince ince kıyılır ve kurutulur. Kurutulan atkestanesi, kahve değirmeninde un gibi öğütülüp, 3 sabah aç karnına bir çay kaşığı içilir. İkinci bir karışım; 1-2 tatlı kaşığı atkestanesi unu, parçaları ya da ağacın yaprağından bir miktar alınıp, üzerine 1 bardak sıcak su konulur. 15-20 dakika demlendikten sonra tatlandırılır ve günde 3 defa birer bardak içilir. Günde sadece 2 çay bardağı içilirse, ishali keser. Yemeklerden yarım saat önce birer bardak su ile birer çay kaşığı yutulmaya devam edilirse, kanlı basura fayda verir. Prostat için, kestaneler haşlanır, günde 5 adet yenir. Yan Etkileri: Bilinen ciddi bir yan etkisi yoktur.

 Gotu Kola Özellikleri: Hint tıbbında çok yaygın kullanılır. 19. yüzyıldan bu Avrupa'da kullanılmıştır. Önerilen Hastalıklar: Yara iyileştirici etkisi cilt sorunlarına ortadan kaldırır Toplar damarlar üzerindeki olumlu etkisi sayesinde varis ve selülit gibi sorunları gidermede kullanılır. Hemoroit hastalarına da verilir.

 Üzüm Çekirdeği Özellikleri:   Üzüm çekirdeği faydaları denilince ilk akla gelen güçlü antioksidan etkisidir. Üzüm çekirdeğinin faydası proanthocyanidin adlı maddeden kaynaklanır. Bu madde bugüne kadar tespit edilmiş en güçlü antioksidandır. Mitolojide tanrıların besini olarak sözedilen üzümün bugün de çekirdeğindeki faydaları araştırmalarla ortaya çıkmakta ve doğal ilaçlar arasındaki yerini sağlamlaştırmaktadır. En güçlü antioksidan olan üzüm çekirdeği başka bir anti oksidan olan C vitamininden 20 kat daha güçlüdür. Üzüm çekirdeği yararları bakımından geniş bir alana sahiptir. Üzüm çekirdegi faydaları ilk olarak Fransız tıp profesörü ve kimyacı Jack Masquelier tarafından tespit edilmiştir. 1950 yılında Fransada üzüm çekirdeğinden damar koruyucu ilaç yapılmıştır. Üzüm çekirdeği damarları korur. Damar sertiğini önler. Kalp krizi riskini azaltır. İyi kolesterolün yükselmesine kötü kolesterolün azalmasına katkıda bulunması üzüm çekirdeğinin faydaları arasındadır. Üzüm çekirdeği antioksidan etkisi ile kansere karşı koruyucudur. Bu yönüyle kanserin engellenmesine yardım eder. Aynı zamanda kanser tedavisinde meydana gelen olumsuzlukların daha az yaşanmasına katkıda bulunduğu da tespit edilmiştir. Zayıflamış kan damarlarını kuvvetlendirir. Yüksek tansiyon hastalarında kılcal damarları güçlendirdiği görülmüştür. Gözlerdeki kılcal damarlarda kan dolaşımını kuvvetlendirir. Gözün saydam tabakasını korur. Devamlı bilgisayar kullananların göz sağlığını korumaları için de uzmanlar tarafından tavsiye edilmektedir. Yaşlanmaya bağlı görme gücünde bozulma meydana gelmesi gibi sorunları engelleyici özelliği vardır. Maküler dejenerasyon ve kataraktan koruması üzüm çekirdeğinin göz sağlığı için önemini gösterir. Üzüm çekirdeği özü kan ve lenf dolaşımını düzenler. Cildin bağdokusunda olan kollajeni güçlendirir. Uzum cekirdegi cilt üzerinde de olumlu faydalar sağlar. Bağ dokusunu kuvvetlendirerek cildin sarkamasını önler. Solgun cansız cilde sahip olanlar ve cilt kırışıklığından şikayet edenler için üzüm çekirdeği doğal bir yardımcıdır. Cildin daha sıkı ve elastik olmasını sağlar. Hücre yenileyici etkisiyle cildin güzelleşmesini sağlar. Hücre koruyucu etkisinden dolayı kozmetik alanında da oldukça popüler olmuştur. Cilt ve dudak koruyucu ürünler, yüz ve vücut kremleri gibi ürünlerde de kullanılmaktadır. Üzüm çekirdeğinin yararları arasında histamin salgısını azaltarak alerjiye karşı önleyici etkide bulunması da vardır. Basur ve varis gibi toplardamar yetersizliklerinde yararlıdır. Üzüm çekirdeğinin faydası sedef ve egzama gibi deri rahatsızlıklarında da önemlidir. Dişetinde kanama sorunu olanlar içinde üzüm cekirdegi faydalıdır. Saç sağlığı ve üzüm çekirdeği : Üzüm çekirdeği saç büyümesini uyarabilir. Üzüm çekirdeği ile yapılan bir araştırmada saç hücrelerinin arttığı görülmüştür. Üzüm çekirdegi C vitamininin etkisini artırır.

Çocuk sahibi olmak isteyenler mutlaka yesin

Özellikle sperm yapımında folik asit alımının önemine işaret eden Tıraş'a göre, muz, brokoli, çilek, turunçgiller ve suları; mercimek, kuru fasulye gibi tahıllar; kuşkonmaz, avokado, bezelye, ıspanak, taze fasulye gibi yeşil yapraklı sebzeler; karaciğer, yumurta, ton balığı ve yoğurt gibi gıdalar kaliteli sperm üretimi için çok gerekli.

Bir avuç ıspanak çiftlere iyi gelecek
Prof. Dr. Bülent Tıraş çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere önerilerde bulundu.
Çocuk sahibi olmak artık zor değil. Doğurganlık oranının farklı sebeplerle azaldığı şu günlerde, her an elimizin altında olan besinler bebek isteyen çiftlerin yardımına koşuyor. Prof. Dr. Bülent Tıraş, özellikle B vitamini ve folik asit deposu yeşil yapraklı sebzeler ile kuru baklagilleri işaret ediyor.

Genetik sebepler, çevresel faktörler ve sigaranın da etkisiyle kadın ve erkeklerde doğurganlık gün geçtikçe azalıyor. Beslenme, çocuk sahibi olmak için son derece önemli ama göz ardı edilen bir faktör. Prof. Dr. Bülent Tıraş, en çok yeşil yapraklı sebzelerde ve kuru baklagillerde bulunan B vitaminlerinin doğurganlığı arttırdığına dikkat çekiyor.

Özellikle sperm yapımında folik asit alımının önemine işaret eden Tıraş'a göre, muz, brokoli, çilek, turunçgiller ve suları; mercimek, kuru fasulye gibi tahıllar; kuşkonmaz, avokado, bezelye, ıspanak, taze fasulye gibi yeşil yapraklı sebzeler; karaciğer, yumurta, ton balığı ve yoğurt gibi gıdalar kaliteli sperm üretimi için çok gerekli.

DNA'yı düzeltiyor
Plasebo kontrollü bir çalışmada 6 ay folik asit ve çinko fosfat desteğiyle sperm sayısında yüzde 74 artış gözlendiğini de söyleyen Tıraş, bebeğin sağlığına etkilerini şöyle anlattı: Folik asidin etkisiyle spermin DNA bütünlüğü korunduğu için, gelecekte çocuk sağlığında da önemli bir rol üstleniyor. Folik asit eksikliği olduğunda anemi ve büyüme geriliği gibi hastalıklar yaşanabiliyor.

Erken doğum riski azalıyor
Hamile kalmadan en az bir yıl önce folik asit alan kadınlarda erken doğum riskinin yüzde 70 azaldığına işaret eden Tıraş'a göre folik asit kullanımı bebekte zeka geriliği, körlük ve kronik akciğer gibi ciddi sorunlara yol açan erken doğum riskini azaltıyor. Hamileliğin 20 ve 28. haftaları arasındaki erken doğum riskini yüzde 70 oranında; 28 ve 32. haftaları arasındaki erken doğumları da yarı yarıya azaltıyor.
kadinvekadin.net

Afrodizyak yiyecekler!

 Yiyeceklerin sadece karnımızı doyurduğunu sanıyorsanız oldukça yanılıyorsunuz

  Doğa her türlü ihtiyaç için şifalı elini insanlık için uzatmış durumda. İşte size erkek ve kadınlar için libidoyu arttıran yiyecekler.

ERKEKLER İÇİN: Maydanoz, Nane, Tarçın, Kekik, Vanilya, Sivri Biber, Hardal Kereviz Ayçiçeği, Greyfurt, Susam, Yumurta, Kuşkonmaz, Enginar, Bezelye, Badem, Ceviz, İstiridye (İçindeki çinko spermin çoğalmasına neden olarak cinsel isteği arttırıyor), Hindi (İstiridyeden daha fazla çinko ihtiva ediyor. Üstelik daha ucuz ve protein açısından da zengin), Roka (Bolca demir ve C vitamini içeriyor), Kereviz, Şalgam, Antep Fıstığı ve Fındık (İçerdikleri doymamış yağ asitleri ve E vitamini nedeni ile afrodizyak olarak kullanılırlar), Salatalık, Kuşkonmaz, Soğan, Domates, Fesleğen, Karpuz, Hindistancevizi, Bal, Pekmez, Kivi, Mango.

KADINLAR İÇİN: Çikolatanın içindeki yüksek seker ve kalori cinsel uyarıcı ve keyif verici. Çikolata beyindeki serotonin seviyesini de artırıyor ve mutluluk hissi veriyor. Ve kadınlar erkeklere nispeten çikolatanın bu özelliklerine karşı daha duyarlı. Ahududu, Yoğurt, Tarçın, Çilek, Kırmızı biber, Köri ve diğer baharatlarla, baharatlı yiyecekler.

Ahududu, yoğurt, kırmızıbiber, köri ve diğer baharatlar ile baharatlı yiyeceklerin de kadınlar üstünde cinsel açıdan yararlı olduğu söylenmekte.

Rezene: Her gün bir parça tüketilmesi cinsel gücü artırır. Rezenenin tohumundan çay da yapılır.

Bitki Çayları: Vücuttaki sıvıların akışını hızlandıran bitki çayları içilince, kan dolaşımı hızlanır tutkularda ve heyecanlarda artış olur. Enerji seviyesini de yükselten bitki çayları seks yaşamını canlandırır.

Ginseng: Hormonal sistemi uyarır, erken yaşlanma sürecini yavaşlatır ve göz ardı edilemeyecek güçler verir.

Limon: Yemeklerde kullanılan limon tuzu ve limon suyu, seks gücünün artmasında olumlu etki yapmaktadır.
haber.gazetevatan.com


Beslenme sperm sayısını etkiliyor

Amerika'da yapılan araştırma, doymuş yağ oranının yüksek olduğu beslenme biçimleriyle düşük sperm sayısı arasında bağlantı olabileceğini ortaya koydu

Amerika'da bir doğum uzmanlığı kliniğinde, 99 erkek üzerinde yapılan araştırmada besin değeri düşük olan, abur cubur gıdalar tüketenlerin sperm kalitesinin daha düşük olduğu saptandı.
Balık ve bitki yağlarında bol bulunan omega 3 yağ asidini daha çok tüketen erkeklerin ise sperm yoğunluğunun daha yüksek olduğu belirtiliyor.
ABD'nin Boston kentindeki, Harvard Tıp Fakültesinde Prof. Jill Attaman önderliğinde yapılan araştırmada dört yıl boyunca erkeklerin yeme alışkanlıkları ve sperm kaliteleri arasındaki bağlantılar araştırıldı.
Araştırmada, az yağ tüketen erkeklerle çok yağ tüketenler arasında yapılan karşılaştırmada, çok yağ tüketen erkeklerin sperm sayılarının yüzde 43 ve sperm yoğunluğunun yüzde 38 daha az olduğu ortaya çıktı.
Omega 3 yağ asidini daha çok tüketen erkeklerin daha az tüketenlere oranla spermleri daha normal bir yapıya sahip. Beslenme alışkanlıklarıyla sperm kalitesi arasındaki bağlantının oldukça yüksek olduğunu belirten Prof. Attaman, kalp ve damar hastalıkları gibi istenmeyen sağlık sonuçları da göz önüne alındığında doymuş yağ tüketimini sınırlama çabalarının bu araştırmayla daha da güç bulacağını söyledi.
Ancak çalışmaya yönelik eleştiriler de var. Örneğin, araştırmaya katılan erkeklerin yüzde 71'inin fazla kilolu veya obez olmasının da sperm kalitesini olumsuz etkileyebileceği belirtiliyor.
Buna ek olarak araştırmaya katılanların hiç birinin sperm sayısı ya da yoğunluğu Dünya Sağlık Örgütü tarafından normal olarak tanımlanan düzeyin altında değil. Dünya Sağlık Örgütü tarafından normal olarak tanımlanan sperm sayısı, bir mililitrede 39 milyon ve normal sperm yoğunluğu bir milimetrede15 milyon.

BAŞKA ARAŞTIRMALARA DA İHTİYAÇ VAR
İngiliz Sheffield Üniversitesi'nden doğum uzmanı Dr. Allan Pacey de doğmuş yağ oranı ve sperm kalitesi arasındaki bağlantıyı gösteren bu araştırmayı görece küçük çaplı bir çalışma olarak değerlendirdi.
Dr. Pacey'e göre araştırma doymamış yağ oranı ile sperm kalitesi arasında nedensellik bağlantısı olduğunu kanıtlamıyor ve bu bağlantının netleştirilebilmesi için başka araştırmaların da yapılması gerekiyor.
Human Reproduction isimli tıp dergisinden uzmanlar da bu bulguların geçerlilik kazanması için biraz daha araştırma yapılması gerektiğini söyledi.
(BBC TÜRKÇE)


Hamilelikteki beslenmenin önemi
Bebeğin anne karnındaki çevresel ortamı, dünyaya geldikten sonraki sağlığını da belirliyor. Kalıtımın yeni boyutu epigenetik anne karnındaki etkileri araştırıyor.


Anne adaylarının hamilelik sırasında beslenmesinin, bebeklerinin DNA’sında önemli değişiklikler oluşturuyor. Bahçeci Sağlık Grubu’ndan Dr.Murat Berksoy, bebeklerinin uzun vadeli sağlık durumunda etkili olduğu için annelerin beslenme tavsiyelerini dikkatle izlemesi gerektiğinin altını çizerken, genlerimizi değiştiremesek bile, yaşam tarzımızın genlerimizi etkileyebildiğine dikkat çekiyor. Dr. Berksoy, genlerin kendilerinde değişiklik olmadan, fonksiyonlarını değiştirebilen kalıtımsal değişimlere dikkat çekti.

Epigenetik, bebeğin anne karnındaki çevresel ortamının dünyaya geldikten sonraki sağlığına etkisi olarak tanımlanıyor. Uzmanların teorisine göre, anne karnında gelişimini sürdüren bebek, dünyaya geldiğinde karşılaşacağı ortama hazırlıklı olmaya çalışıyor ve DNA’sında buna göre değişiklikler oluyor. Buna, epigenetik değişimdeniyor. Bu alana eğilen uzmanlar ise çevre ile genlerin nasıl bir etkileşim içinde olduğunu anlamaya çalışıyor.

Dr.Murat Berksoy bu araştırmaların, epigenetik değişimlerin kısmen de olsa yaşamın ilk dönemleri ile daha sonraki hastalıklar arasında bağlantı oluşturduğuna ilişkin önemli kanıtlar sunduğunu söylerken, bunun kadınların gelecek nesillerin sağlığını iyileştirebilmek için beslenme konusunda daha fazla desteğe ihtiyacı olduğunu gösterdiği görüşünde.

TANSİYON, KALP, ŞEKER

Anne baba adayları için D vitamini, iyot, Omega 3, B12 vitamini, folik asit, A vitamini ve demir eksikliklerinin giderilmesi büyük önemtaşıyor. Yanlış beslenme, ağırmetaller, kimyasal ve biyolojik toksinleremaruz kalan anne karnında bebeğin, doğduktan sonra erişkin dönemde bu olumsuz çevresel koşullardan etkilenerek tansiyon, şeker, kalp damar hastalığı, zeka geriliği gibi sorunlar yaşamasına da yol açabiliyor.

Doğmadan tanışıyor

Anne karnında iken, annenin aldığı besinler ve algıladığı sesler gibi diğer etkenler bebeğin hayatında alzheimer, kalp, şeker, kısırlık gibi hastalılıklara sebep olabiliyor. Hamileyken yetersiz düzeyde karbonhidrat tüketmek, bebeğin genlerinde bazı unsurların değişmesine yol açıyor. Bu değişikliklerin görüldüğü bebekler, yaşamlarının ileriki aşamalarında daha çok kilo alıyor. Çocuğunun kilo alma riskini artırıyor ve ileride şişmanlık, şeker hastalığı gibi risklerle karşılaşabiliyor.

Bu risklere dikkat!

Anne hamile iken çok kırmızı et tüketirse, bebek erkek ise, bu gelecekte spermsayısını olumsuz yönde etkileyebiliyor. Bu nedenle Dr. Berksoy hamile kadınların beslenme ve yaşamtarzları konusunda daha çok bilinçlendirilmesi gerektiğini belirtiyor.

Bebekler anne karnında 30. hafta itibariyle duymaya başlıyor. Anne 30. haftadan sonra klasikmüzik dinlerken eğer rahatsız oluyorsa, bebek doğduktan sonra klasikmüzik duyduğunda huysuzlandığı gözlemleniyor. Dr. Berksoy, çevresel kimyasal kirleticilerin de çocuklarda işitme ve konuşma bozukluklarına, eğitimde başarısızlığa neden olduğunu vurguluyor.
Serda KIVILCIM serda@bugun.com.tr bugun.com.tr

Dölün beslenmesi ve büyümesi
Döl, dişi döl hücresi olan yumurtanın, erkek döl hücresi (sperma) tarafından döllenmesi sonucu oluşmaya başlar. Döllenmiş döl hücresinin hızla çoğalarak normal büyüklükte ve sağlıklı bir bebek oluşması için, anneden gerekli besin öğelerinin döle gelmesi gerekir.
Hücrenin çalışması, çoğalması, dolayısıyla dölün büyümesi, besin öğelerinin alınması ve hücre yapısına çevrilmesiyle olduğuna göre, anneden yeterli miktarda ve hızda besin öğesi sağlanamazsa, dölün büyümesi ve gelişmesi zarar görür. Kötü beslenmenin bebeğe zararları, doğumdan sonra gözden kaçacak kadar hafif ya da belirgin olabilir. Başlangıçta anlaşılmayan bozukluklar yaşam boyu sürebilir.
Döllenme, yumurtalığı döl yatağına bağlayan kanalda olur. Döllenmiş yumurta birkaç günde döl yatağına geçer ve orada kendini bir zar içine yerleştirir. Bu zar bir kese şekline dönüşerek içinde sıvı birikmeye başlar. Dölüt(embriyon), bu kesedeki sıvı içinde büyür. Dölütün zar içinde yerleştiği yerde döleşi (son, plasenta)gelişmeye başlar, göbek kordonu da oluşarak dölüt dölesine bağlanır.

Kese içindeki sıvı, anne kanından sızma plazmayla sürekli değişir ve yenilenir. Bu sıvı içinde; protein, glikoz, mineraller ve başka besin öğeleri bulunur. Döl (fetüs)bu sıvı içinde kolayca hareket eder, zedelenmekten korunur ve belirli sıcaklıkta tutulur.

Döleşi; maddelerin göbek kordonu aracılığıyla anne ile döl arasında geçişmesini sağlayan bir organdır. Dölün beslenme, boşaltım ve solunum gibi işlevleri döleşi aracılığıyla gerçekleşir. Besin öğeleri ve oksijen, anne kanından dölesine; döleşinden de göbek kordonu aracılığıyla döle geçer. Dölde oluşan korbondioksit gibi artık maddeler de aynı yoldan döleşine, oradan da anne kanına taşınır. Döleşi, enzim, hormon, antikor gibi maddeleri sentezleme; protein, glikojen, kalsiyum ve demir gibi besin öğelerini depolama yeteneğindedir. Döl büyüdükçe, bu depolama görevi karaciğere geçmeye başlar. Anne iyi beslenmiyorsa, besin öğeleri yeterince depolanamaz; dölün iihtiyacı tam karşılanamaz,dölün yararına, annenin zararına olmak üzere annenin doku maddeleri yıkılmaya başlar ve dölün ihtiyacı karşılanmaya çalışılır. Ancak, anneden herşey döle olduğu gibi geçemez ve dölün tüm ihtiyacı karşılanamaz. Dölün büyümesi için yeterli olmayabilir.Bu durumda hem anne, hem de yavru zarar görmeye başlar.

Döleşi koruyucudur ve seçici geçirgendir. Bu organ, anne kanında gelen zararlı maddeleri döle geçirmemeye çalışır, bağışıklık cisimcikleri (antikor) sentezler, hastalık yapıcı bakterilere ve zararlı öğelere karşı dölü korur. Ancak, döleşinin dölü koruma yeteneği sınırlıdır. Bunun için dölüt ya da döl annenin hastalıklarından, aldığı ilaçlardan, alkol, sigara gibi maddelerden zarar görür. Yavruda organ eksikliği veya bozukluğu gibi yapısal bozukluklara, büyüme ve zeka geriliğine; zehirlenmeye, düşüklere ve ölüme; başlangıçta anlaşılamayan yetersizliklere ve birçok başka bozukluklara yol açabilir. Gebeliğin ilk aylarında yavru daha savunmasız ve dayanıksızdır;zararlı maddelerden kolay etkilenir ve zarar görür.

Gebelik ilerledikçe, dölün büyüme ve gelişme hızı artar. Bu, dölün besin öğesi ihtiyacının artışı demektir.O yüzden, gebelik ilerledikçe, annenin besin öğeleri ihtiyacı da çoğalır. Gebeliğn yarısından sonra dölün beyin büyümesi ve kemikleşme hızlanır. Doğumdan önce dişler oluşmaya başlar. Yetişkinlikteki toplam beyin hücrelerinin yaklaşık %25’i doğumdan önce oluşur. Annenin kötü beslenmesi, aldığı ilaçlar ve zararlı maddeler, hastalıkları, dölde bedensel bozukluklar yanında, sinir sisteminde bozukluklara, zeka geriliklerine de yol açabilir. Bu yüzden;gebe kadının iyi beslenmesi, hastalıklardan korunması, doktora danışmadan ilaç almaması, alkol ve sigara kullanmaması, kendi sağlığı için önemli olduğu kadar , bedensel ve zihinsel yönden sağlıklı kuşakların yetişmesinde çok önemlidir. Ayrıca, eşinde ve kendisinde kalıtsal hastalığı olan kadının çocuk yapmaması gerekir.
beslenme.gen.tr/

Hamile kalmanın en iyi yolları
Bazı kadınlar hiçbir doğum kontrol yöntemine başvurmadan kolayca hamile kalır. Kimilerine Hamile kalmak, zahmetli, sıkıntılı bir dizi yöntem ve test anlamına gelebilir. Hamile kalma denemelerine yeni başladıysanız ya da bunu bir süredir deniyorsanız, konuyla ilgili önemli noktaları bilmekte fayda var.

Kadın doğum uzmanlarının önerilerine birlikte göz atalım.

Sık sık seks yapın
Bu, üzerinde durmaya gerek olmayan bir şeymiş gibi görünebilir ama özellikle heyecanlı çiftler için en sık gözden kaçırılan konudur. Yumurtlama döneminizi bilmiyorsanız ya da adet kanamalarınız düzensiz oluyorsa, her gün seks yapmak eninde sonunda işe yarayacaktır.

Yumurtlama dönemlerinizi not edin
Adet kanamalarını 28 günde bir, düzenli geçiren kadınlar için yumurtlama tarihi adet başlangıcından 14 gün sonradır. Eğer bu döneminizi düzenli geçirmiyorsanız, yumurtlama zamanınızı tespit edebilen yumurtlama araçlarından yararlanabilirsiniz.
Yumurtlama zamanını tespit eden birçok aygıt, idrarınızda bulunan Lüteinik hormon seviyesini ölçer. LH, yumurtlamadan 36 saat önce artmaya başlar ama aygıtların çoğu bunu 24 saat öncesine kadar saptayamaz. Adet kanamaları düzenli olan bir kadın, adet başlangıcından sonraki dokuzuncu veya onuncu günde idrarını test etmelidir. Böylece hormon artışındaki değişiklik dönemini kaçırmamış olur.
Vücut ısınızı kontrol ederek de yumurtlama zamanınızı tespit edebilirsiniz. Normal vücut ısınız yumurtlamadan 24 saat önce yarım derece düşer; yumurtladıktan sonra tekrar normale döner. Yalnız dikkat etmeniz gereken bir nokta var: vücut ısısı hastalıklar yüzünden de düşebilir. Bu yüzden sadece bu tekniğe güvenmekten kaçının.

Yumurtlamadan önce daha çok seks yapın
Hormonlarınızın tavana vurduğu gün ve sonraki 2 gün boyunca bol bol seks yapın. Sperm uterusun içinde 24 saatten 48 saate kadar yaşayabilir. Yani, yumurtlama başlamadan önce orada hazır bulunan spermin yumurtayla birleşmesi için yeteri kadar zamanı vardır.

Seks yaparken eğlenin
Unutulmaması gereken en önemli şey, seks yaparken eğlenmektir. Rahat ve neşeli olduğunuzda ya da kendinizi iyi hissettiğinizde vücudunuz da daha formda olur.
Kendinize zaman tanıyın
Yumurtlamayla ilgili yaşadığınız problemlerin çözüme kavuşması ve vücudunuzun Hamileliğe hazırlanması biraz zaman alabilir. Bu konuda sakın yalnız olduğunuzu düşünmeyin. Yapılan araştırmalara göre bebek sahibi olmak isteyen birçok kişinin Hamile kalması yaklaşık 6 ay kadar sürüyor ve aralarından sadece % 85'i o yıl içinde bebek sahibi oluyor.(netdoktorum.com)

Dikkat etmeniz gereken birkaç önemli konu daha ;

 Kayganlaştırıcı kremler, jeller yada fitiller kullanmamaya özen gösterin. Çünkü bu tarz kremler  vajina içinde bulunan spermlerin etkisiz hale gelmesine neden olabilir.
İlişki bittikten hemen sonra yataktan kalmamamaya dikkat edin. Bacaklarınızı kapatın ve kalçanızı hafifçe yükselterek 20-30 dk gibi yatakta bekleyn. Bu şekilde beklemeniz spermlerin rahim ağzına da kolay ulaşmasını sağlayacaktır.
Yine ilişiki sonrasında hemen duş almayın çünkü vajinanın hemen yıkanmaması da hamile kalmanızı kolaylaştıracaktır.

Son olarak bitkisel yöntemlerlede vücuduzu destekleyin. Bazı bitkiler size ve eşinize bu konuda yardımcı olacaktır.

Uyarı: Sitede yer alan bu bilgiler hiçbir zaman doktor muayenesinin yerini alamaz, doktor muayenesi ve tedavisi yerine kullanılamaz, kişisel teşhis ve tedavi yönteminin seçimi için değerlendirilemez. Sağlığınızla ilgili durumlarda lütfen bir uzmana  danışınız.
bitkiselhaber.com

Sperm Sayısını Arttırma Yöntemleri

Ülkemizde erkek kısırlığı oranlara %30′lara dayanmıştır. Çocuk sahibi olamayan ya da olmakta zorlanan çiftlerin sayısı her geçen gün artış...

Ülkemizde erkek kısırlığı oranlara %30′lara dayanmıştır. Çocuk sahibi olamayan ya da olmakta zorlanan çiftlerin sayısı her geçen gün artış göstermektedir. Yapılan tüm araştırmalar bu sorunun nedeni olarak erkeklerin sperm sayısındaki dramatik düşüşü  işaret etmektedir. Bu yazıda sperm sayısını arttırmak için bir takım uygulamaları ve bitkisel formülleri bulabilirsiniz…

Şu durum asla unutulmamalıdır ki sperm sayısı düşüklüğü tanısı ilgili tıp alanında uzman doktorlarca (üroloji, kadın doğum, biyokimya laboratuarı..) konur ve aşagıda belirttiğim uygulama ve öneriler sadece destek amaçlıdır, sperm sayısı düşüklüğü olanlar doktor tedavisine harfiyen uymalıdır.

Bilmek her problemin çözümünde yardımcı olan en önemli faktörlerden birisidir. Bu nedenle sperm nedir, nasıl üretilir ? ..vs kısaca bir göz atıp bilgi sahibi olalım.
Sperm hücresi yani spermatosit  testislerde (yumurtalık da denir) üretilir ve epididim denen (sperm biriktirme kanalı) bezde olgunlaşır. Bu işlemleri beynimizde hipofiz denen bezde üretilen FSH (folikül uyancı hormon) ve LH (luteinize edici hormon) adlı hormonlar kontrol eder.
Sağlıklı bir genç erkekte ortalama olarak testiste  saniyede 1.000, bir günde ise 100 milyon sperm üretilir. Normal bir cinsel boşalmada 2-6 mililitre arasında meni dışarı atılır. Her bir mililitre meni içerisinde en az  20-200 milyon arasında sperm bulunmalıdır. Menisindeki sperm sayısı 20 milyonun altında olan erkeklerde eşlerinde gebelik şansı anlamlı olarak düşer.
Sperm üretim döngüsü ortalama 2-3 ayda bir tekrarlanır. Bu şu demektir, bir sperm üretildikten  2-3 ay sonra semene salgılanacaktır. Buna ilaveten sperm üretimini bozan zararlı etkenler veya tedavi için kullanılan faydalı ilaçlar da sperm üretimini ortalama 3 ayın sonunda etkileyer. Bu nedenle semen analizi en az 3 ayda bir kez olmak üzere toplamda 2 kez tekrarlanmalıdır.
Azospermi nedir ? : Menide canlı veya cansız hiç sperm hücresi olmamasıdır. Bu tanıyı koyarken bazı durumlarda çok az sperm de olsa mikroskopta o alanda görünemeyebileceğinden, santrifüj edilerek sediment denen tüpün dibindeki kısımdan da örnek alınarak inceleme tekrarlanmalıdır.
Hücre yapımının olmadığı veya çok az olduğu üretim bozukluğu tipinde olan azospermide TESE denen iğneli bir basit operasyonla sperm bulma şansı ortalama  %30-50 civarındadır.
Oligospermi nedir ? : Sperm hücrelerinin sayı olarak azlığını ifade eden bir terimdir. Burada  sperm sayısı 20 milyon/ml den azdır.
Astenospermi: Sperm hareketliliğinde azalmayı ifade eder. Fertilizasyon şansını azaltır.
Teratospermi: Spermlerde şekil bozukluklarını ifade eder.Fertilizasyon şansını azaltır.

Peki sperm sayısı düşük geldi, bu sayıyı nasıl artırabiliriz ?

Sperm sayısının düşük olması gebelik şansını düşürdüğü için en az 20 milyon/ml ve üstü olması istenir. Bunun için ilgili doktorunuz size tedavi planlayacak ve gerekli testleri yapacaktır. Aşağıda sperm sayısını artırmada yararlı bazı uygulamalar ve bitkilerden örnekler verelim.

    Öncelikle sperm sayısını artırmanın bir kaç yolu vardır. Beslenme değişiklikleri,kilo ve yaşam alışkanlıkları gibi birçok faktörü ele almalısınız.

     Varsa obezite yani fazla kilolarınızdan kurtulun.
    Stresli yaşam kortizol salgısını artırarak sperm üretiminide olumsuz etkiler,stresten kaçın egzersiz yapın,düzenli uyuyun,kendinize hobi edinin.

     Testislerinizi yüksek ısı maruziyetinden koruyun. Özellikle sauna ve sıcak su banyoları sperm üretimini kötü yönde etkiler. 40 C üstündeki suda  30 dk dan fazla zaman geçirirseniz sperm sayınız anlamlı olarak düşer. Yine dar ve naylon iç çamaşırları giymeyin.

    Çok fazla kahve içmeyin. Bunu da söyleme demeyin, belki günde bir fincan içebilirsiniz ama her gün birkaç fincan kahve içerseniz sperm hareketliliği azalır unutmayın.
    Bazı tarım ve böcek ilaçları  sperm üretimini olumsuz etkiler. Bunlardan varsa uzak durun.

    Sigara en meşhur zehirdir. Kanser yaptığı gibi sperm sayısını, hareketini ve yapısını olumsuz etkiler. Sigarayı azaltmayın bırakın.

    Alkol alımı sperm üretimini bozar. Sürekli alkol alanlarda zamanla testisler küçülür, testosteron üretimi bozulur. Tüy dökülmesi,impotans ve sperm sayısı düşüklüğü vs gelişir. Bu nedenle alkol almayın. Yemek borusu ve mide kanserinden tutun da karaciğer yağlanması ve siroza kadar birçok hastalığında babalarından biridir alkol.

    Bazı ilaçlar sperm üretimini olumsuz etkiler, bu etkiler geri dönüşümlü olsa da doktorunuza danışın. Antibiyotikler, parazit ilaçları, depresyon, mide ülseri, hipertansiyon ve alerjik hastalıkların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar vs sperm üretimini bozabilir. Özellikle saç dökülmesi ve prostat büyümesi gibi durumlarda kullanılan steroidli,testosteronlu ilaçlar sperm üretimini bozar.Özellikle mide ülseri ilacı olan simetidin grubu ilaçlar sperm sayısını düşürür.

     Kemoterapi ilaçları kanser tedavisinde kullanılan ilaçlar olup sperm üretimine zarar verebilirler. Bu ilaçların bir kısmının etkisi kalıcıdır. Kemoterapi öncesinde bazı hastalarda  ileride kullanılmak üzere sperm örnekleri alınarak dondurulmaktadır.

     Radyoterapi yani ışın alma da testislerde sperm üreten hücreleri harsalar. Bu etki doza ve süreye bağlı kalıcı veya geçici olabilir. Cep telefonu, bilgisayarların monitörü, büyük tüplü televizyonlar, mikro dalga fırın gibi radyo aktivite yayan cihazlar sperm sayısı  üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Bu tür aletlerden mümkün olduğunca uzak durun.

     Testis iltihapları da sperm üretimini bozabilir. Kabakulak, orşit gibi iltihaplarda vakit kaybetmeden tedavi olunmalıdır.

    Bisiklete uzun süre binmek testislere mekanik zarar verir. Kısa tutulmalıdır.

Sperm üretimini ve sayısını artıran bitkiler
Çakşır Yaprağı Suyu : Yüzyıllardır cinsel gücü artırıcı özelliğinden  dolayı kullanılan bu bitkinin son yıllarda tesadüfen  bulunan bir etkisi de sperm sayısını  önemli ölçüde artırmasıdır. Türkiye’de  güney  illerimizde (genellikle Hatay) bölgesinde bolca yetişir. Bu bitkinin meyvelerini  bölgede bolca yiyen keçi ve koyunlar; bol miktarda ikiz ve üçüz doğurmaktadır. Bunu gören Alman ve Amerikalı bilim adamları bu bitkinin bileşimini araştırmış ve  afrodizyak ve meni artırıcı özelliğini saptamışlarıdır.

Ginseng: Geleneksel Çin ve Güney Amerika tıbbında cinsel gücü artırmak üzere kullanılan bir bitkidir. Bununla beraber  testis bölgesine giden kan  akımını artırarak sperm beslenmesini dolaylı yoldan artırır, yararlıdır.

Diğer : Bal, Dut,Tarçın, Polen, Anason, Zencefil kökü, Kekik, Çörekotu, Biberiye, Defne tohumu, Isırgan tohumu, K. Hindistan cevizi, Karabiber, Kişniş, Kitre, Mahlep otu, Meyan kökü, Tere tohumu, Topalak,  Çemen otu, Çentiyan, Eğirkökü, Halile, Hardal, Havlıcan, Kakule, Karanfil, Kereviz tohumu, Kimyon, Kuşburnu, Ravent, Roka tohumu, Soğan tohumu, Maltoz,  Besbaze, Damla sakızı, Ginseng, Propolis, Vanilya, Arı sütü, Fildişi tozu, Keçiboynuzu, Zerdeçal, Yulaf , C vitamini, Magnezyum, Yeşil Çay, Dong Quai, E vitamini , L-Karnitin, Çinko, B6 vitamini, arginin, B12 vitamini, Folik asit, Selenyum da sperm üretimini artıran bitki ve maddelerdir.

Bunlardan özellikle vitamin C ve E, folik asit,çinko ve selenyum çok önemlidir. Bazı durumlarda folat ve çinko takviyeleri sperm üretimini % 75 lere kadar artırmıştır. Vitamin C ve E ise spermi dış zararlı etkenlerden yani oksidanlardan koruyan antioksidanlardır.

Çinko, B vitaminlerinin emilimi ve fonksiyonları için gereklidir. Testosteronu başka bir forma dönüşmesini engelleyerek prostat büyümesini önler. Testosteron ve sperm miktarını arttırır. Çinko eksikliğinde, mevcut çinko miktarını korumak için seks dürtüsü azalır.

Baklagiller, et, karaciğer, pekmez, bira mayası, tavuk yüreği, istiridye, süt ve süt ürünleri, yumurta sarısı, yer fıstığı, susam, soya fasulyesi, ayçekirdeği ve kabak çekirdeği bol çinko içerir bu nedenle en basitinden her gün en az bir avuç kabakçekirdeği tüketin.

Keçiboynuzu :  Bol miktarda A, B, B1, B2, B3, B6, D vitamini ile  kalsiyum,demir,potasyum,magnezyum,mangan içerir. Ayrıca fiber ile pektini bol ve sodyumu azdır. Sperm üretimini artırır, kilo vermeye yardım eder.

Arginin normalde vücutta yeterince bulunan bir aminoasittir. Vücutta önemli görevleri vardır. Hücre bölünmesi, yara iyileşmesi, bağışılık sistemi,vücuttan amonyağın atılması, Growth hormon yani büyüme hormonu sekresyonunu uyarma gibi rolleri vardır. İlginç olarak sperm hücreleri argininden zengin olduğundan, sperm sayısı az olan kişilerde arginin takviyesi ile sperm sayısınının arttığı gösterilmiştir. Et,nohut,somon balığı,fıstık,ceviz,susam,çukulata,kuru üzüm,mısır,badem,yumurta ve süt zengin arginin kaynaklarıdır. Bu nedenle bu besinleri de sağlıklı sperm için almalısınız.

Dong Quai bitkisinde bulunan bir antioksidan olan Ferulik asit sperm hücrelerinin hareketliliğini artırır. Yulafta ise bol protein bulunur ve zengin bir demir, mangan ve çinko kaynağıdır sperm üretimini artırır.

Dr.Kemal ASLAN sperm sayısını artırmaya yardımcı formül : Size tedavinize destek olacak ve oldukça yararlı sperm sayısını artırmaya yönelik bir formül ;

Sabahları içine bir tatlı kaşığı saf bal katılmış 50 ml çakşır suyu,

Öğle arası bol çinko ve B vitamini içeren  bir avuç kabakçekirdeği ve bir avuç kabuklu fıstık tüketin.

Akşamları ise iyice kaynamış bir su bardağı suya 5 adet birkaç parçaya bölünmüş keçiboynuzu atın, 10 dk bekletin ve keçiboynuzlarını atarak suyu için.

Bu uygulamaya en az 3 ay devam edin.
sekslopedi.net

Hamile kalmak için en uygun cinsel ilişki pozisyonları

Hamile kalma sorunları oldukça sık baş göstermektedir.Özellikle istenilmesine rağmen hamile kalamama durumu çiftleri psikolojik ve sosyolojik olarak etkilemektedir.Bu sorunu aşmak için her ne kadar doktor desteği alınması gerekse de hamile kalamama sebepleri bazen çiftlerin, cinsel ilişki sırasında yaptıkları yanlış yöntemlerden kaynaklanmaktadır.Özellikle cinsel ilişki sırasında uygulanacak doğru pozisyonlar hamile kalmaihtimalini %20 – %25 oranında arttırabilmektedir.Bu konumuzda sizlerle hamile kalmak için uygulanması gereken doğru pozisyonları paylaşacağız.

Misyoner Pozisyon : Uzmanlar tarafından spermin uzun süre vajinada kalması hamilelik için en ideal olan yöntem olarak belirtilmektedir.Misyonel ilişki pozisyonu hamile kalmak için en uygun pozisyonlardan bir tanesidir.



Diz Dirsek Pozisyonu : Diz dirsek pozisyonu hamile kalmak için en uygun pozisyondur.Bu pozisyon ile birliktelik sağladıktan sonra  da sırt üstü yatarken bayanın belinin altına 1 saat süre ile uygun incelikte bir yastık koyunuz. Genellikle ayakta veya oturarak girilen ilişki sırasında oluşan spermin vajina dışına hızlı bir şekilde akması hamile kalma ihtimalini zayıflatacaktır.

Hamile kalmak için cinsel taktikler












İlgili Aramalar: hamile kalmak için, hamile kalmanın yolları, nasıl hamile kalırım, çocuğum olmuyor, hamile kalmak için neler yapmalı, hamile kalmak istiyorum, gebe kalmak istiyorum, gebe kalmak için ne yapmalı, gebe kalmanın yolları, gebe kalmanın en kolay yolu, nasıl gebe kalırım, hamile kalmak için seks, gebe kalmak için seks, hamile kalmak için sex, gebe kalmak için sex, hamile kalmak için sikin uzunluğu önemlimi, gebe kalmak için sikin uzunluğu önemlimi, gebe kalmak için yarrağın büyüklüğü önemlimi, hamile kalmak için erkek cinsel organının önemi, erkeğin dölü erken geliyorsa, hamile kalmak için erkeğin menisi, hamile kalmak için erkeğin tohumu erken atması engellermi etkilermi, hamile kalmak için bitkisel yöntemler, gebe kalmak için erkeğin menisi vajinanın içine boşalması, 

Yorum Gönder Blogger

  1. Vay be bilmediğim ne yöntemler varmış :)

    YanıtlaSil
  2. harika bir yazı bu yaşımda yeni bilgiler edindim :D :D

    YanıtlaSil
  3. Çok güzel bir yazı olmuş. Bravo ellerinize sağlık. Bende çeşitli yazılar yayınladım sitemde bu konuda beklerim. Zeynep.

    YanıtlaSil
  4. Süper ve çok uzun bir yazı vallahi sizi tebrik etmek lazım nasıl oluyorda bu kadar detaylıca bilgiler hazırlayabiliyorsunuz. Sanırım bir editörünüz var ve bu konuda detaylıca araştırma yapıyor. Resimli ve doyurucu açıklamalarıyla siteniz benim için ciddi bir adım önde ve takipteyim. Elinize sağlık, devamını bekliyoruz bu konuda.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için teşekkür ederim... :D

      Sil
  5. https://m.facebook.com/Bebeğim-olsun-istiyorum-1224143581010622/?ref=bookmarks

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bebeği olmayan anneler bebek siz kalmayın üste ki linkle fac adresi de detaylar

      Sil
  6. https://m.facebook.com/Bebeğim-olsun-istiyorum-1224143581010622/?ref=bookmarks

    YanıtlaSil

DİKKAT!
İfadeler şekiller, jpg, gif, png,bmp formatlarında resim, foto, video, müzik ekliyebilirsiniz.Resim eklemek için-- [img] resim linki [/img] // Müzik eklemek için :-- [nct]Müzik linki [/nct] Youtube Video ekleme:-- [youtube] Youtube Video Link [/youtube] Link kapanış kutucukların arasına boşluk bırakın
***KÜFÜR HAKARET İÇEREN YORUMLAR SİLİNECEKTİR***
Gülen ifade eklemek için işaretleri kullanın
:) (: :)) :(( =)) =D> :D :P :-O :-? :-SS :-t [-( @-) b-(

 
Top